19 Ağustos 2013 Pazartesi

Bırakınız öldürsünler, bırakınız soysunlar

Bırakınız öldürsünler, bırakınız soysunlar!

Mısır’daki tablo şu: Musa’nın izinden gidenler ve Firavunun izinden gidenler.
Devlet terörü nasıl olur, görmek isteyenler için son örnek işte bu!
Neo Liberalizm! Bırakınız öldürsünler, bırakınız soysunlar! Eskiden yoğ idi, iş bu rezalet yeni çıktı: Yaşasın Militarist Demokrasi!

Bu katliamın arkasında İsrail’in olduğunu biliyorduk.. Bunun belgesi geçen akşam Haber A’da katıldığım Deşifre programında gösterildi.. Video görüntülerinde, Mısır’da seçim öncesi, 2 Haziran 2011’de İsrail’de gerçekleşen bir panelde konuşan İsrail eski Dışişleri Bakanı ve eski bir MOSSAD ajanı olan Tzipi Livni ile Sarkozy’nin danışmanı Bernard Henry Levy’nin sözlerine yer verildi.. Levy, Mısır’da Müslüman Kardeşler’in seçimi kazanması halinde Sisi’ye yoğun baskı yaparak Mursi’yi devirmek için bütün güçleri ile çalışacaklarını söylüyor..

Darbenin arkasındaki asıl güç kimmiş, anlaşıldı!
İnanın Türkiye’deki Gezi olaylarının arkasında kim var diye araştırsanız yine, başka birçok örnekte olduğu gibi aynı adrese çıkarsınız!

İsrail İhvan’ın kuşatması altına girdiğini düşünüyor.. Mısır, Suriye ve Türkiye’nin kuşatması altında kendini pek de güvende hissetmiyor. Bu bölgedeki kanın arkasında bu güven krizi var..

Bakın İsrail’in güvenliği açık ve yakın bir tehdide maruz kalırsa, uluslararası media, STK’lar ve uluslararası sistem, BM vs. hepsi anında devreye girer.. Ama bin değil, 10.000 değil, 100.000 Müslüman hayatını kaybetse, ülkenin altı üstüne gelse, bu sistem harekete geçmez.

Asıl görmemiz gereken gerçek bu!
Bu gerçek değişmediği sürece, bu bölgede efendilerin emrine itaat etmeyen herkes tehdit altındadır demektir.. Mısır olayına böyle bakmak gerek.

Bu hareket İsrail yönetiminin emrivakisi ile başladı.. Bunu bir kenara not eelim..
Bu davet ve bu cinayete içeriden birilerini de ortak etmek gerekiyordu..

Peki kim o ülkeler, kim onlar! Suudi istihbaratının şefi, dokuz aydır, yani Mursi gelmeden hemen öncesinden başlayarak, müdahaleye kadar bir yandan Mısır ordusunu müdahaleye ikna etmek, öte yandan ABD ve İngiltere’yi harekete geçirmek için çalışmışlar.. “Demokrasi bizim için lükstür”.. “Bu bölge için demokrasi, inancımız, geleneğimizle çelişir ve bu macera batının çıkarlarına da zarar verir” demişler.. Ben hep diyorum ya, Türkiye neden laik ve demokrat bir ülke ise, Suriye onun için etnik ve mezhebi bir azınlığa dayalı tek parti diktatörlüğü. Suudi Arabistan onun için krallıkla yönetiliyor..

Batı Türkiye’ye karşı demokrasiyi savunurken, Arap dünyasında demokrasi karşıtı hareketlerle işbirliği yapabiliyor.. Bugün Suudi Arabistan’da demokrasi taleplerine karşı çıkmak, ABD ve İsrail’in işine gelir. Batı demokrasisini idealize ederek, demokrasi havarisi kesilmek, batıyı yücelterek onunla aynı kulvarda koşmak da, bizi aynı vadiye sürükler..
Bu süreçte batı demokrasisinin ne olduğunu gördük. Batı basını ve STK’larının ne kadar demokrat, insan haklarına saygılı olduklarını da. Ve tabii Suudi Müslümanlığını da, Sisi’nin kızkardeşinin çarşaflı ya da eşinin başı örtülü olması, Ezher Şeyhi olmanın her zaman aynı değeri ifade etmediğini de! Bu arada herkes, kendi çevresine baksın bir. Sakal ve çarşafların, başörtüsünün maskelediği, içimize gizlenmiş karanlık yüzleri fark edelim artık! “Vay o namaz kılanların haline ki!” diye başlayan ayeti hatırlayalım!

Suudi Arabistan ve BAE’nin neden bu kadar heyecanla Sisi’nin arkasında durdukları şimdi daha iyi anlaşılıyor.

Puzzle’ın parçalarını toplayacak olursak; Mısır’daki darbe planı MOSSAD’a ait.. Batıyı, Mısır Genelkurmayı’nı MOSSAD’ın planı çerçevesinde harekete geçmeye ikna etmesi için Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri devreye sokulmuş ve bu kaynakların bu planı finanse etmesi işlenmiş.

Yani Mısır’daki olay bir İsrail, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, ABD ve İngiltere ortak yapımıdır. Sisi ve Baradey bu koalisyon adına hareket etmektedir.. Burada aslında her şey oyun. Öyle anlaşılıyor ki, ortada bir MOSSAD senaryosu var, Suudiler de bu senaryoda ucuz bir figüran olarak kullanılıyorlar, tıpkı Sisi gibi. Bu oyun MOSSAD’ın yönettiği Made in İsrail bir oyundur!

Burada Arap liderler, İhvan düşmanlığından çok, bu hareketin Arap dünyasındaki statükoyu altüst etmesinden korkmaktadırlar.. Kendi geleceklerinden korkmaktadırlar.. Düşmanlıklarının asıl sebebi ise, İhvan’ın kötü örnek olmasından korkuyorlar. Onun için BAE daha ilk günden başlayarak birtakım İhvan’la ilişkili kişileri tutuklamasının asıl sebebi de bu!

10 Temmuz’da BBC’de şöyle bir yorum yayınlandı: “Mısır’da Müslüman Kardeşler saflarından bir Cumhurbaşkanının ordu tarafından görevden alınmasının bölgede siyasi İslam üzerinde etkileri olacaktır”.. “Keskin Selefi İslamcı grupların tesbit ettiği hedefler, bölgedeki muhafazakâr devletler ve ordu gibi yerleşik çıkarlara sahip unsurların, iktidara Müslüman Kardeşler ve benzerlerini getirecekse, demokrasiyi kabul etmeyeceğini mi gösteriyor?” diye soruyor ve ekliyor, “Bakış açısı ne olursa olsun, Mısır’da son gelişmelerin en acil etkisi, kendi arka bahçesi olarak adlandırılabilecek bölgeler olan Sina Yarımadası ve Gazze Şeridi olacaktır. Buradaki gelişmelerin etkisi de Mısır ile İsrail arasındaki daha geniş ilişkilerde görülür.”

Açık gerçek şu, bu konu Gazze, Filistin, Kudüs ve İsrail ile ilgili bir konudur.. Yoksa siz Mısır’da iktidar değişikliği ile ilgili bir askeri müdahale olduğunu mu düşünenlerdensiniz.. Bu komplonun bir ucu Ankara’ya, bir ucu Kahire’ye uzanır. Bir ucu Şam’da, bir ucu Kudüs’tedir!
Selâm ve dua ile..

Abdurrahman Dilipak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder