Camp David ve Mısır petrolü…
Ortalık, Mısır'a ağırlığını İhvanı Müslimin'in oluşturduğu demokratik bir iktidarı layık görmeyenlerle dolu sanki. Her nasıl olursa olsun, Cumhurbaşkanı Mursi'nin zaten bu işi yürütme şansının olmadığına; Müslüman Kardeşler'in bundan sonra da hiçbir şekilde işbaşına gelme şansının olmadığına yönelik yorumlar birbirini izliyor medyada.
Utangaç ya da kendisinden son derece emin bir şekilde bu görüşü tekrarlayanların temel hareket noktaları da, batının ve İsrail'in buna kesinlikle müsaade etmeyeceği tezi…
Yani, Mısır kendisine düşman yapıların arzu ettiği bir yönetim altında yaşamaya mahkum, bunlara göre!..
İyi de, neden böyle olmak zorunda?..
Mısır, neden kendisi üzerinde birtakım hesapları olan ülkelerin ve İsrail'in arzu ettiği gibi; azınlıkta kalanlar tarafından yönetilmeye mahkum olsun?.. Neden, kendinden olan ve Mısır'ın ve Mısırlıların menfaatlerini ön plana alacak kadrolar tarafından yönetilmesin ki?..
Aralarında ufak tefek farklılıklar olsa da, kendisine benzeyen diğer hareketlerle birlikte, Müslüman Kardeşler Mısır'ın yaklaşık yüzde 70'inden fazlasını temsil ediyor. Diktatörlüğün kalkmasından sonra birbiri ardına yapılan birçok seçim de, bu gerçeği açık ve net olarak ortaya koymuş durumda.
Meselenin ne olduğunu bilmeyenler ve bilseler de, çeşitli sebeplerle işin esasını mümkün olduğu kadar gözlerden ırak tutmaya çalışanlar, sanki Müslüman Kardeşler'in dindar oluşu Mısır'daki diğer dünya görüşüne mensup insanlar açısından bir problem meydana getiriyormuş gibisinden bir kanaat üzerine yorumlarını bina ediyorlar…
Oysa Mısır, konunun cahili olanların zannettiği gibi laik bir ülke değil; olabildiği kadarıyla İslami kurallara göre yönetilen bir ülke. Unutmayın ki, Sisi'nin hanımı mütesettir ve dahası peçeli!..
Yani Müslüman Kardeşler'in istenmiyor oluşunun dindarlıklarıyla bir alakası yok!..
Peki problem nerede o zaman?
Ergun Diler, Petrol ve Kan başlıklı yazısında (Takvim, 16.08.2013), şunları söylüyor:
“Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat ile İsrail Başbakanı Menahem Begin, 12 gün boyunca GİZLİ pazarlıklar sonucu 17 Eylül 1978'de ABD Başkanı CARTER'ın gözetiminde anlaşmayı (Camp David) imzaladı…
Camp David'de sınırlarla ilgili birçok maddenin altına imza atıldı!
Sina, diplomatik ilişkiler hepsi fasa fisoydu! Dünya, barışı söylenen ve altına imza atılan maddelerden ibaret sanıyordu! Tıpkı Mısırlılar gibi!
Oysa gerçek çok başkaydı!
Şimdilerde benzini karne ile satan Mısır, bu anlaşmayla İsrail ve Amerika'ya PETROLÜNÜ bedavaya yakın bir fiyata satmayı taahhüt ediyordu! Galip İsrail, enerjiyi bedavaya getiriyordu!
Mursi, işbaşı yaptıktan sonra içeride benzini olmayan ülkenin İsrail'e ve Amerika'ya bedavaya yakın bir fiyatla petrol vermesini durdurdu!
Üretimi günde 700 bin varile çıkarmasına rağmen "Bu fiyatla tek damla vermem!"dedi. Belli ki Enver Sedat ve Menahem Begin gibi NOBEL Barış Ödülü almak niyetinde değildi!
Nobel'i değil ama başına belayı almıştı!
Paniğe kapılan İsrail ve ağabeyleri Amerika'da toplandı! Mursi tarafından getirilmiş olan SİSİ, asıl bağlı olduğu yerden aldığı emirle DARBE yaptı!
Yüzlerce insanı katletti! Çünkü Camp David'i tanımayan Mursi, sevenleriyle birlikte tehlike ve hedefti!”
Meselenin aslında ne olduğunu anlamak için Ergun Diler'in yazısının yukardaki bölümü de yeter, ama mümkünse yazının tamamını bulup okuyun ve Mısır'da yaşananlara bir de bu açıdan bakın…
Ekrem Kızıltaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder