Rize Ulu Cami imamı Hafız Şaban Hoca, namazdan sonra cami etrafında toplanan kalabalığa; "Biz akaid-i diniyeye hizmetkârlık ve bağlılık isteriz. Inanmayan inanmasın fakat inananlara zulm edilmesin! Tek istediğimiz sarığımıza, sakalımıza ve cübbemize dokunulmasın. Şapkayı giyenler giysin ama giymeyenler hapse atılmasın!" hitap etmiş. Sonra da kalabalık köylülerle birlikte hükümet konağına doğru yürüyüşe geçmişler. Hakimiyeti Milliye gazetesine göre, isyancılar-direnişçiler hükümet konağını ele geçiriyorlar. Ankara hükümeti Rize üzerine büyük bir askeri kuvvet gönderiyor. Rivayete göre üç gün süren halkla asker arasındaki çatışmada yüzlerce köylü hayatını kaybediyor. Bölgeye hemen gezici-seyyar Istiklal mahkemesi yetişiyor.
Bir gün içinde ve tek celsede temyizi, itirazı ve avukatı olmayan Mahkeme kararını veriyor: "Bunlar Islam devleti istiyorlar. Hilafeti istiyorlar ve kendi şer düşüncelerine halkı da alet ediyorlar!"
Tutuklanan 143 kişinin 8'i meydanda asılarak idam ediliyor. 17 kişiye on beşer yıl ağır hapis ve
diğerleri para ve dayak gibi hafif cezalara çarptırılıyor. Rize meydanında asılarak şehit edilen 8 insan: Ulu Cami imamı Hafız Şaban Hoca, Mahalle Muhtarı Yakup Çavuş, Islahiye imamı Hacı Hasan Efendi, Belediye bekçisi Kadir Ağa, Rize Asliye Ceza Mahkemesi Başkatibi Hafız Osman Efendi ve kardeşi Avukat Hulusi Bey, Rize Merkez Cami imamı Hafız Kamil, Rize'nin saygın ailelerinden Peçelioğullarından Mehmet ve Ahmet Arslan Çavuş kardeşler, Kamburoğlu Hafız Mehmet ve Naksi şeyhlerinden Numan Sabit Efendi. Rize'nin Güneysu nahiyesinde Sabit Tarakçıoğlu... Itibarlı, sevilip-sayılan, kafası ilim, kalbi vecd dolu bir vaiz, halka din nazarında şapkanın mahiyetini izah ediyor. Heyecanlanan halk, camiden çıkıyor ve soluğu karakolda alıyor. Karakoldaki onbaşı bu heyecanlı kalabalığa "Haklısınız valla ben de sizdenim!" diyor ve başındaki şapkayı çıkarıp yere çarpıyor. Güneysu ahalisi Rize istikametinde yürüyüşe geçiyor. Yolda bazı nasihatçıların etkisiyle dağılıyorlar, kalabalık biraz zayıflıyor. Ancak cıvar köylerden katılımlarla çoğalan kalabalık Rize'ye varıyor. Rize Valisi Hurşit Bey Ankara'ya telgraf çekiyor. "Rize ayaklanmışır. Acil tedbir!"
Halbuki "Şapka giymeyeceğiz!" diye yürüyen, çoğu da seyircilerden oluşan ortalama yüz kişilik bir kalabalıktır şehir merkezine gelenler. Ankara telaşa kapılır. Bir zamanların Hamidiye zırhlısı Rize'ye gelir ve topları ateşleyerek havaya ihtar atışları yapar. Halk korkuyla sindirilir. Istiklal Mahkemesi sekiz idam kararı alır ve hemen infaz eder. Toplu kelime-i şehadetler arasında ilk asılan Vaiz Sabit Tarakçıoğlu, köy muhtarı Yakup Peçe, Mehmet Peçe, Arslan Peçe, köy bekçisi Kadir Koliva, Hafız Şaban Koliva, Hasan Külünkoğlu ve Mehmet Kamburoğlu.
Sabit Hoca gece yarısı bütün mahkumları uyandırdı. "Kalkın-kalkın abdest alın namaza duralım. Birkaç saat sonra Rabbimize kavuşacağız!" Az sonra Allah'a kavuşacaklarını bilenlerin bir müjde saadeti içinde namazlarını kılıyorlar. Kelimei Şehadetle sehpaya yürüyenleri astıktan sonra rastgele atıldıkları çukurlar içinde kumluğa gömüyorlar. Cesetler çalınmasın diye başlarına süngülü nöbetçiler dikiyorlar. Ancak üç ay sonra gece cikartilmak şartıyla ailelerine cesetleri alma izni veriliyor. Çürümeyen cesetleri kilimlere sarıyor ve sırıklara takılı olarak köylerine götürüyorlar. Aylar sonra da olsa geciken cenaze namazlarını kılıyor ve hüzünle defnediyorlar.
Konya, Maraş, Giresun, Rize, Erzurum, Kayseri, Diyarbakır ve Sivas şehirlerinde millet şapkaya karşı tavır alınca adı geçen bu şehirlerde seyyar Istiklal mahkemeleri kuruluyor. Birer acımasız infaz mangası gibi çalışıyorlar. Maraş'ta Cami-i Kebire sığınan şapka karşıtı direnişçiler camide kursuna diziliyorlar.
KAYNAK;
(Mehmet Sılay / İskilipli Atıf Hoca)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder