Yalan Yazan Tarih utansın
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Allah’ın size rızık olarak verdiği şeylerin helâl ve temiz olanlardan yiyin ve kendisine îman ettiğiniz Allah’tan korkun.”
(Mâide, 88)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Allah’tan korkun ve rızkınızı güzel yollardan arayın.”
(Münâvî, I, 162)
Helâl Rızık
Sehl bin Abdullah Tüsterî, birisine bir koyun satmıştı. Satın alan adam bir süre sonra koyunu Tüsterî Hazretleri’ne geri getirip:
“–Bu koyunu geri al; çünkü ot yemiyor!” dedi.
Tüsterî Hazretleri:
“–Onun ot yemediğini nereden çıkarıyorsun?” diye sordu.
Adam:
“–Onu otlatmak için götürüp bir tarlaya saldım; ağzını hiçbir şeye sürmedi.” dedi.
Tüsterî Hazretleri de:
“–Ey efendi! Yanlış yapmışsın! Bilesin ki, insanların ekinlerini yemek bizim koyunumuzun âdeti değildir; git ona paranla aldığın otu ver!” dedi.
Adam gidip denildiği gibi yaptı ve koyun ot yemeğe başladı.
Demek ki bir zamanlar müslümanların helâl gıdâ husûsundaki hassâsiyetleri, sahip oldukları hayvanâta bile in’ikâs etmekteydi.
Rızkın helâlini seçmek, hayatın nûru, gönlün sürûru, ibâdetin rûhâniyeti ve kalbin, kalb-i selîme ulaşmasının en başta gelen âmillerindendir.
Harâm rızıklar, hayatın zehirleri, kalb yangınları ve hüsranlarıdır. Dünyâda ve âhırette zillet, haysiyetsizlik ve musîbetler, harâm rızıkların kahır dolu neticeleridir.
Helâl mal ve helâl gıdâ, Cenâb-ı Hakk’ın rızâsını kazanmaya vesîledir. Harama bulaştırılan mal ve gıdâ ise, sahibi için büyük bir nedâmet ve hüsrandır. Mal, mülk ve evlâd, Allâh’a tahsîs edilecek yerde kalbi işgâl ederse, âkıbet hazîn olur.
(Osman Nûri Topbaş, Muhabbetteki Sır, Erkam Yay.
Kısa Günün Kârı
Ey Allâh’ım! Bizleri temiz ve helâl rızıklarla merzûk kıl ve sâlih amellere muvaffak eyle! Âmîn!..
“Allah’ın size rızık olarak verdiği şeylerin helâl ve temiz olanlardan yiyin ve kendisine îman ettiğiniz Allah’tan korkun.”
(Mâide, 88)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Allah’tan korkun ve rızkınızı güzel yollardan arayın.”
(Münâvî, I, 162)
Helâl Rızık
Sehl bin Abdullah Tüsterî, birisine bir koyun satmıştı. Satın alan adam bir süre sonra koyunu Tüsterî Hazretleri’ne geri getirip:
“–Bu koyunu geri al; çünkü ot yemiyor!” dedi.
Tüsterî Hazretleri:
“–Onun ot yemediğini nereden çıkarıyorsun?” diye sordu.
Adam:
“–Onu otlatmak için götürüp bir tarlaya saldım; ağzını hiçbir şeye sürmedi.” dedi.
Tüsterî Hazretleri de:
“–Ey efendi! Yanlış yapmışsın! Bilesin ki, insanların ekinlerini yemek bizim koyunumuzun âdeti değildir; git ona paranla aldığın otu ver!” dedi.
Adam gidip denildiği gibi yaptı ve koyun ot yemeğe başladı.
Demek ki bir zamanlar müslümanların helâl gıdâ husûsundaki hassâsiyetleri, sahip oldukları hayvanâta bile in’ikâs etmekteydi.
Rızkın helâlini seçmek, hayatın nûru, gönlün sürûru, ibâdetin rûhâniyeti ve kalbin, kalb-i selîme ulaşmasının en başta gelen âmillerindendir.
Harâm rızıklar, hayatın zehirleri, kalb yangınları ve hüsranlarıdır. Dünyâda ve âhırette zillet, haysiyetsizlik ve musîbetler, harâm rızıkların kahır dolu neticeleridir.
Helâl mal ve helâl gıdâ, Cenâb-ı Hakk’ın rızâsını kazanmaya vesîledir. Harama bulaştırılan mal ve gıdâ ise, sahibi için büyük bir nedâmet ve hüsrandır. Mal, mülk ve evlâd, Allâh’a tahsîs edilecek yerde kalbi işgâl ederse, âkıbet hazîn olur.
(Osman Nûri Topbaş, Muhabbetteki Sır, Erkam Yay.
Kısa Günün Kârı
Ey Allâh’ım! Bizleri temiz ve helâl rızıklarla merzûk kıl ve sâlih amellere muvaffak eyle! Âmîn!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder