HİÇBİR ŞEYDEN HİÇBİR ŞEY OLMAZ
Çok önceki bir yazımda söylemiştim. AK Parti iktidarı, her şey bir yana bir turnusol kâğıdı işlevi gördü. Kimin ne olduğunu lafta değil pratikte ortaya çıkardı.
Yıllarca atması kolaydı; darbelere karşıyım, sivil toplum istiyorum, yeni anayasa istiyorum, Kürtlere hakları verilsin. Daha da geri gidersek; yol yok, su yok, doktor yok, bu nasıl devlet?
BİR PARTİ GELDİ VE EZBER BOZULDU
Bir parti geldi ve bütün ezberleri bozdu:
"Darbelere karşıyız" diyenler anayasa referandumunda darbecileri yargılamanın kapısını açan maddeye "hayır" dediler, şimdi darbecileri serbest bırakmak için Silivri kapılarını tekmeliyorlar.
"Sivil toplum istiyoruz" diyenler 27 Nisan muhtırasında "yaşasın ordu geliyor!" diye göbek attılar.
ÇOKTAN KAÇACAKLAR AMA HALKIN GAZABINDAN KORKUYORLAR
"Yeni anayasa istiyoruz" diyenler, yeni anayasa çalışmalarından cüzzam gibi kaçtılar, 5 yıl yolu tıkadılar. Şimdi yumurta kapıda ne yana kaçacaklarını bilemiyorlar. Aslında çoktan kaçacaklar ama halkın gazabından korkuyorlar.
"Kürtlere hakları verilsin" diyenler Kürtçe yayın yapan kamusal ve özel TV ve radyo kanallarını engellemek için bin dereden su getirdiler. Anadilde eğitim, anadilde savunma, anadilde yerel hizmet hakları verildikçe ya morara morara "memleketi Apo yönetiyor" dediler, ya da verilenleri az bulup silah bırakan PKK'ya "nereye gidiyorsunuz, henüz ne hak aldınız ki?" diye çemkirdiler.
YOL YOK SU YOK DOKTOR YOK DİYENLERİ ALLAH ÇARPAR
Hele "yol yok, su yok, doktor yok" diyeni artık Allah çarpar.
Peki, ne oldu?
"Yahu istediklerimizin bu kadarı gerçekleşti, yetmez ama evet" dediler mi?
"Şunlar yapıldı, daha da şunlar yapılsın" dediler mi?
Hayır, demediler, demeyecekler de...
Çünkü mesele yetip yetmeyeceği değil, bir şey yapılıp yapılmayacağı da değil.
Çünkü ortada bir "görüş ayrılığı" sorunu yok. Çünkü ortada bir görüş yok.
Ortada bir davranış bozukluğu var.
Bir şeylerin asla iyi gitmeyeceğine inanç var, nihilizm var.
Hatta tam bir "ex nihilo nihil fit" ( yani hiçbir şeyden hiçbir şey olmaz, zaten
bir şey yok ki ondan bir şey yapılabilsin) var.
Hasbelkader bir şeyler iyi giderse ne yapacağını bilememek var.
Ve daha da kötüsü bundan zevk almak var.
Çünkü yaşam görüşü 70 yıldır ona göre tasarlanmış.
Bir şeyler kötü gitsin ki, mağdur olunsun, sorumlular (her zaman da sivil iktidarlar) eleştirilsin.
ŞİKAYET EDECEK ŞEYLERİ AZALINCA..
Kendilerine olumlu bir şey yapılınca buna çok sinirleniyorlar, yaşamlarında bir şeyler düzelince çok bozuluyorlar, çünkü o zaman şikâyet edecek şeyler azalıyor ve mazoşist bünye acı çekiyor. Onlara kötülük yapan yoksa yaratıyorlar, kendi yalanlarıyla kendilerine bir cehennem kurup bunun içinde yaşamaktan ve buna isyan edermiş gibi yapmaktan zevk alıyorlar.
Biraz akıllıları faul olsun diye kendilerini yere atıyorlar ama halk yutmuyor, onlara penaltı vermiyor tabi ki...
ACI VE ÖLÜM OLMAYAN PROTESTO ONLARA GÖRE DEĞİL
Onlar iktidarın işkence etme ihtimalini seviyorlar ve bunun için yaşıyorlar ama etmeyince sinirleniyorlar. Kendilerine jilet atıyorlar, TOMA'lar ıslatsın, biber gazları göz yaşartsın istiyorlar. Arabesk yaşıyorlar ama kendilerini çağdaş, batılı sayıyorlar. Mesela ABD'deki gibi eline pankart alıp Beyaz Saray önünde dönüp durmak gibi bir protesto şekli hiç onlara göre değil, çünkü acı yok, ölüm yok... "keşke birileri ölse..." daha ilk günkü dilekleriydi.
Neyse ki halkın aklıselimi yüksek de, yanlışlıkla bile bunlara iktidarı vermiyor.
Verilse ne yapacakları konusunda en ufak bir fikirleri yok.
Verilse bir ateş topu gibi birbirlerine fırlatacaklar.
Neyse ki halk 70 yıldır memlekete bir dikili ağaç verememişlerin ağaç sevgisini yutmuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder