İstanbul ve havalisi İngilizlerin, Maraş tarafları Fransızların işgali altında olduğu halde, neden sadece İzmir'i işgal eden Yunan ordusuyla savaştık? Mademki Yunanistan'la savaştık, neden Lozan'da karşımıza İngiltere çıkmıştı?
Peygamber Efendimiz’in Mekke’den Medine’ye hicretini esas alan “Hicri Takvim” bırakıldı, yerine “Gregoryan stili Miladi Takvim” kabul edildi.
Yıllar önce saltanatı ve hilafeti kaldırmayı kabul ettik; sonrasında alfabelerini kabul ettik; kılık kıyafetlerini kabul ettik; müziklerini kabul ettik...
Bitmedi: Yüzyıllar boyu konuştuğumuz dili bırakıp “çitakça”ya benzeyen “uydurukça”yı kabul ettik; Fransızca “madame (madam)”dan dönme “bayan”la, “monsieur (mösyö)”dan dönme “bay”ı kabul ettik...
Yetmedi: Dini kimliğimizle ve milli varlığımızla yüzyıllar boyu örtüşüp bütünleşmiş selamımızı atıp “İyi sabahlar” anlamındaki Fransızca “bonjoure (bonjuğ)”un tercümesi olan “günaydın”ı kabul ettik.
Kafalarımız bu yüzden çok karıştı: Kimimiz “hello” dedik, kimimiz “selam” diye kısa kestik, kimimiz temenna ettik, kimimiz baş sallayıp durduk.
Derken sıra bir gün ayları değiştirmeye geldi: Muharrem, cemaziyülevvel, cemaziyülahır, safer, rebiyülevvel, rebiyülahır, recep, şaban, ramazan, şevval, zilkade, zilhicce diye saya geldiğimiz ay isimleri ocak, şubat, mart, nisan vesaire şekline girdi...
Ve nihayet sıra günlere de geldi...
KAYNAK; Yavuz bahadıroğlu - Kayıtdışı tarihimiz
Peygamber Efendimiz’in Mekke’den Medine’ye hicretini esas alan “Hicri Takvim” bırakıldı, yerine “Gregoryan stili Miladi Takvim” kabul edildi.
Yıllar önce saltanatı ve hilafeti kaldırmayı kabul ettik; sonrasında alfabelerini kabul ettik; kılık kıyafetlerini kabul ettik; müziklerini kabul ettik...
Bitmedi: Yüzyıllar boyu konuştuğumuz dili bırakıp “çitakça”ya benzeyen “uydurukça”yı kabul ettik; Fransızca “madame (madam)”dan dönme “bayan”la, “monsieur (mösyö)”dan dönme “bay”ı kabul ettik...
Yetmedi: Dini kimliğimizle ve milli varlığımızla yüzyıllar boyu örtüşüp bütünleşmiş selamımızı atıp “İyi sabahlar” anlamındaki Fransızca “bonjoure (bonjuğ)”un tercümesi olan “günaydın”ı kabul ettik.
Kafalarımız bu yüzden çok karıştı: Kimimiz “hello” dedik, kimimiz “selam” diye kısa kestik, kimimiz temenna ettik, kimimiz baş sallayıp durduk.
Derken sıra bir gün ayları değiştirmeye geldi: Muharrem, cemaziyülevvel, cemaziyülahır, safer, rebiyülevvel, rebiyülahır, recep, şaban, ramazan, şevval, zilkade, zilhicce diye saya geldiğimiz ay isimleri ocak, şubat, mart, nisan vesaire şekline girdi...
Ve nihayet sıra günlere de geldi...
KAYNAK; Yavuz bahadıroğlu - Kayıtdışı tarihimiz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder