31 Temmuz 2013 Çarşamba

İNSANLIK TARİHİNDE ŞİRKİN BAŞLANGICI

İNSANLIK TARİHİNDE ŞİRKİN BAŞLANGICI

Şirkin insanlık tarihindeki başlangıcını, ilk şirkin nasıl meydana geldiğini, bu insanların hangi konuda hata edip dünyada ilk şirk fiilini işlediklerini merak ediyor musunuz?

Hani hep deriz ya insan tarihini bilmeli, “Gecmişini bilmeyenler, geleceklerini inşa edemezler.“ diye…

Çok doğru ve yerinde söylenmiş birsöz. Mutlaka okumuşsunuzdur.

Rabbimizde bize kitabında çeşitli kıssalar anlatır ve insanlığın geçmişi hakkında bilgiler verir, bizden önce yaşamış olan insanların yaptıkları doğrulardan ve yanlışlardan bahsederek “Bunları size ibret almanız için anlatıyoruz.“ der. Işte bugün bizde Kur’an’da anlatılan ve şirkin insanlık tarihindeki başlangıcı hakkında bilgiler veren bir konu işleyecegiz. Çok ibret almamız gereken, üzerinde çokça durmamız ve düşünmemiz gereken bir konu kardeşlerim.

ŞİRK…

Hiçbir şey yaratmaya gücü yetemeyecek varlıkları, her şeyi en mükemmel şekilde yaratan Allah ile eş değer tutma, sadece O’na
yapılabilecek ibadetlerden başkalarınada pay ayırma, en büyük günah, en büyük haksızlık, en büyük haddi aşma… Acaba ilk nasıl ortaya çıkmış? Her zamanki gibi Rabbimizin ayetlerine ve Allah Resulu sallallahu aleyhi ve sellem’in hadislerine bakalım. Acaba bize neler anlatacaklar…

İNSANLIK BAŞLANGIÇTA TEK BİR ÜMMETTİ, YANİ TEVHİD EHLİ İDİ

Allah subhanehu ve teala ilk insan olan Adem aleyhisselam ve eşini yaratıp işledikleri hata sebebi ile yeryüzüne indirerek yaşamlarına orada devam etmelerini sağlamıştır. İnsanlık her geçen gün çoğalarak yeryüzüne dağılmış, böylece asırlar geçmiş ve bu zaman içinde tüm insanlık fıtratlarındaki tevhid inancına bağlı olarak yaşamlarına devam etmiş ve bu konuda hiç bir aşırılığa ve sapmaya yönelmemişlerdir. Bunu bize açıklayan ayetler şöyledir:

“İnsanlar, önceden, tek bir ümmetten başka bir şey değildiler; fakat sonradan ayrılığa düştüler.“ (Yunus Suresi, 19. ayet)

“İnsanlar tek bir ümmetti. Allah (onlara) müjdeleyen ve korkutan peygamberler göndermiş, onlarla birlikte, insanlar arasında, ihtilâf ettikleri hususlarda kendisiyle hükmetmek için hak olan Kitabı da indirmişti.“ (Bakara Suresi, 213. ayet)

Tarih ve siyer kitaplarından öğrendiğimize göre bu süreç yaklaşık on asır sürmüş ve bu süre içerisinde insanlar Allah subhanehu ve teala’nın fıtratlarına ilham ettiği tevhid dini üzere O’na hiçbir şeyi ortak koşmadan yaşamışlardır.

Bu konu hakkında Ibni Abbas radıyallahu anh’dan gelen rivayet şöyledir: “Adem aleyhisselam ile Nuh aleyhisselam arasında on asır vardır.Bu müddet içerisinde bütün insanlık hak olan tek bir şeriat (din) üzereydiler.(Sonra) ihtilaf ettiler. Allah’da müjdeleyici ve uyarıcı nebiler yolladı.” (Buhari tefsiri, Muhammed b.Cerir et-Taberi tefsiri.)

İLK ŞİRK NUH ALEYHİSSELAM DÖNEMİNDE MEYDANA GELMİŞTİR

Kardeşlerim, yukarıda da bahsettigimiz gibi insanlık başlangıçta saf tevhid dini üzere tek millet olarak asırlarca yaşamışlar ve bu zaman
içerisinde Allah subhanehu ve teala’ya hiçbir şekilde şirk koşmamışlardır. Allah’dan başka ilahlar edinip onlara ibadet etmemiş, kabirleri mescid haline getirmemiş, kendisinden bereket umdukları bir ağaç, taş, vs. edinmemiş ve kurbanlarını kendisine adayıp kestikleri bir yatırları hiç olmamıştı. Onlar her yönü ile tevhid akidesinin hüküm sürdüğü bir yaşam içerisindeydiler.

Tabiki insanın ezeli düşmanı olan şeytan insanlığın bu fıtratlarındaki tevhid akidesi üzere yaşamalarından çok rahatsız oluyor, sürekli türlü planlarla onlara yaklaşarak onları saptırmaya çalışıyor, fakat bir türlü başarılı olamıyordu. Ta ki Nuh aleyhisselamın içinde bulunduğu toplumda herkesin cok değer verdiği, saygı ve sevgi beslediği bazı salih insanlar ölene kadar. Salih insanların teker teker ölmesi onları çok seven bu insanları üzmüş, şeytan bu fırsatı en sinsi bir şekilde değerlendirerek onlara bu zaaflarından yaklaşmış, onlara salih insanlarınheykellerini yapmalarını ve evlerine, ibadet mekanlarına koymalarını bu vesile ile onlari hiç unutmayarak hep yad edip hatırlamalarını fısıldamıştı. İnsanlar da bu salih insanlara duydukları aşırı sevgi sebebi ile şeytanın vesveselerinin farkına varmayarak çok samimi duygularla onları her daim hatırlamak için heykellerini yapmışlardir. Daha sonra bu heykelleri hatıralarını hep taze tutabilmek icin toplantı yerlerine koymuşlardır. Böyle masum bir düşüncenin daha sonra insanlık tarihinde şirkin başlangıcı olacağını malesef hesap edememişlerdir.

Onlar öyle bir hale gelmişlerdir ki, Nuh aleyhisselamın kendilerini tevhid inancına davet etmesine karşı çevrelerindeki insanlara asla

ona uymamalarını, salih insanların isimlerini koydukları heykelleri kasdederek onları kesinlikle bırakmamalarını söylemişlerdir. Bunu

Nuh aleyhisselam’ın kıssasındaki ayetlerden öğreniyoruz. Allah subhanehu ve teala Kur’an’da olayı Nuh aleyhisselamın dilinden şöyle
aktarmaktadır:

“Ve dediler ki: ‘Sakın ilâhlarınızı (saygi duydugunuz büyüklerinizi) terk etmeyin. Vedd’i, Suvâ’ı, Yağûs’u, Ya’ûk’u ve Nesr’i bırakmayın.‘ Böylece birçoklarını yoldan çıkardılar. Sen bu zâlimlerin sadece sapıklıklarını artır.” (Nuh Suresi, 23-24.Ayetler)

Kardeşlerim, bu ayetlerde ismi geçen kişiler Nuh aleyhisselam zamanında yaşayan salih insanlardır. Bu salih kişiler vefat ettikten
sonra onları çok seven insanlar şeytanında vesvesesi ile onların heykellerini yapmış ve onların isimlerini koymuşlardır. Bunu Buhari
rahimehullah’ın rivayet ettiği şu hadisden öğreniyoruz.

İbn Abbas (r.a.) diyor ki: “Vedd, Suva, Yeğus, Yeuk ve Nasr, Nuh kavminde yaşıyan salih kişilerin adları idi. Bunlar ölünce şeytan, insanlara bunların hatıralarını devam ettirmek için yaşadıkları yerlere heykellerini dikmelerini ilham etti. Onlar da bunu yaptılar ve diktikleri heykellere onların isimlerini verdiler. Önceleri bunlara tapan yoktu; fakat onları dikenler öldükten sonra zamanla haklarındaki bilgiler ve heykellerin dikiliş gayeleri unutuldu ve insanlar bunlara tapmaya başladılar.” (Buhari Tefsir: 71/3)

İbni Kayyım rahimehullah sahabenin pek çoğunun bunlar hakkında şöyle dedigini nakleder: “Bu salih kişiler öldükten sonra insanlar bunların kabirlerinde ibadet etmeye başladılar. Sonra unutulmasın diye heykellerini diktiler, resimlerini yaptılar. Bir süre sonra bunlara tapmaya başladılar.”

İNSANLIK TARİHİNDE İLK ŞİRKİN GERÇEKLEŞME SEBEBI SALİH İNSANLARA BESLENEN AŞIRI SEVGİDİR

İşte kardeşlerim, insanlık tarihinde ilk şirk bu şeytani senaryo ile gerçekleşmis, insanlar uluhiyetteki şirki, yani Allah’dan gayrına kulluk etmeyi ilk olarak Nuh aleyhisselam döneminde işlemişlerdir. Onları buna sevkeden en büyük etkende salih kimselere karşı temiz, saf, ama aşırı sevgi beslemeleri ve yüceltmeleri olmuştur.
Aşırı sevgi ve bunun sonucu olarak aşırı yüceltme insanları zaman içerisinde öyle bir konuma getirmiştir ki, totemcilik yani putculuk kalplerinde iyice yer etmiş ve salih insanlara şefaat, tevessül (aracı edinme), muhabbet, velayet ve yüceltme şeklinde ibadet etmeye

başlamışlardır. Aynen günümüzdeki örneklerinde çokça gördüğümüz gibi. Halbuki bu fiillerin hepsi sadece Allah subhanehu ve teala’ya yapılması gereken fiilerdir.

Malesef başlangıçda tevhid ümmeti olan bu insanlar, zaman icerisinde şirk ümmetine dönüşüvermislerdir. Bunun sonucunda Allah
subhanehu ve teala Nuh aleyhisselami kendilerine Resul olarak göndermiş ve onlari tekrar tevhide davet etmesini emretmiştir.

İNSANLIĞA GÖNDERİLEN İLK RESUL NUH ALEYHISSELAMDIR

Kardeşlerim, Allah subhanehu ve teala insanların tevhid inancından uzaklaşarak, ibadeti sadece Allah’a has kılmayı bırakıp ortak
koşmalarının sonucunda onları uyarması için kendi içlerinden Nuh aleyhisselamı Resul olarak göndermiştir.

“Andolsun ki Nuh’u elçi olarak kavmine gönderdik. Dedi ki: ‘Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, sizin ondan başka ilahiniz yoktur. Doğrusu ben, üstünüze gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum.‘“ (Araf suresi, 59. ayet)

“O size, dinden Nuh’a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim’e, Musâ’ya ve İsa’ya tavsiye ettiğimizi şeriat yaptı. Şöyle ki: Dini doğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin. Onları kendisine davet ettiğin şey ise, onlara ağır geldi. Allah, dilediğini kendisine seçer ve yöneleni kendisine ulaştırır.” (Sura suresi 13. ayet)

Allah Resulu sallallahu aleyhi ve sellem’den nakledilen hadiste Nuh aleyhisselam’ın gönderilen ilk Resul oldugu acıkca anlatılmaktadır:
“Kıyamet gününde insanlar şefaat etmeleri için Adem aleyhisselam’a geldiklerinde, o, kendisinin cennetten kovulmasına sebep olan
hatasını zikrederek, şefaat etmeye liyakati olmadığını belirtir ve onlari Nuh aleyhisselama yönlendirerek: ‘Ama siz, Nûh’a varın; çünkü o, yeryüzü halkına Allah’ın yolladığı ilk Resûldür.‘ Bunun üzerine onlar Nûh’a varırlar ve: ‘Sen, yeryüzü halkına Allah’ın yolladığı ilk resûlsün.‘derler.” (Buhari)

Nuh aleyhisselam Kavmini 950 yıl boyunca yüce Allah`ın tevhid dinine, Allah´ın dışındaki şeylere kulluk etmemeye davet etmiştir. Onlarsa ısrar etmiş, kibirlenmiş ve onlardan az bir çoğunluğunun dışında hiç kimse iman etmemiştir. Bundan sonra hepinizin bildigi gibi meşhur tufan hadisesi meydana gelmiş, iman edip gemiye binenler kurtulmuş, Allah’a ortak koşan insanlarda bu tufanda yok olmuştur.

Öyleki bu yok olan insanların içinde Nuh aleyhisselam’ın oğluda bulunuyordu. Peygamber oğlu olması Allah’a ortak koşanların içinde
bulunduğundan dolayı ona hiçbir şey kazandırmamış, Allah subhanehu ve teala tarafından ayrıcalığa tabi tutulmamıştır.

Belli bir zaman geçtikten sonra sular durulmuş ve tüm insanlık için yeni bir başlangıç imkanı sunulmuştur. Ne yazık ki insanlar zaman zaman,dönem dönem aynı hataya tekrar tekrar düşmüş ve Allah subhanehu ve teala kendilerine tevhidi anlatacak ve şirkten sakındıracak, onları Allah’ın azabına karşı uyaracak Resuller göndermiş ve beraberlerinde kitaplar indirmiştir.

BÜTÜN RESULLERİN İNSANLARA GÖNDERİLİŞ GAYESİ TEVHİDTİR

Değerli kardeşlerim, Allah subhanehu ve teala tüm resullerini insanlara tevhidi anlatsınlar ve açıklasınlar diye göndermişdir. Gönderilen her resul muhatabı olan toplumu sadece Allah’a kulluğa davet etmiş ve O’na şirk koşmaktan sakındırmışdır.

“Andolsun ki biz, ‘Allah’a kulluk edin ve Tâğut’tan sakının‘ diye (emretmeleri için) her ümmete bir resul gönderdik. Allah, onlardan bir kısmını doğru yola iletti. Onlardan bir kısmı da sapıklığı hak ettiler. Yeryüzünde gezin de görün, inkâr edenlerin sonu nasıl olmuştur!“ (Nahl Suresi, 36.Ayet)

Allah subhanehu ve teala, son resul olan Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e hitaben söyle buyurmaktadır:

“Senden önce hiçbir resul göndermedik ki ona, ‘benden başka ilâh yoktur; bu itibarla bana ibadet edin‘ diye vahyetmiş olmayalım.“ (Enbiya Suresi, 25.Ayet)

Bu ayeti kerimede Rabbimiz ilk resul Nuh aleyhisselam’dan son resul Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme kadar gelen tüm resullerin insanlara tevhidi anlatmak için gönderildiğini açıkca belirtmektedir. Bu hususu bize anlatan diğer ayetlerede bir göz atalım:

“Muhakkak ki, biz Nuh‘u kavmine (resul ) olarak gönderdik. Nuh kavmine şöyle dedi: ‘Ey kavmim Allah ‘a ibadet edin, zira sizin için ondan başka ilah yoktur.‘” (A’raf Suresi, 59.Ayet)

“Ad kavmine de kardeşleri Hûd’u (gönderdik). O dedi ki: ‘Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Hâla
sakınmayacak mısınız?‘” (A’raf Suresi, 65.Ayet)

“Semûd kavmine de kardeşleri Salih’i (gönderdik). Dedi ki: ‘Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; sizin O’ndan başka ilahınız yoktur.‘” (A’raf Suresi, 73.Ayet)

“Medyen’e de kardeşleri Şuayb’ı (gönderdik). Dedi ki: ‘Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, sizin ondan başka ilahınız yoktur.‘“ ( A’raf Suresi,
85.Ayet)

Ayetlerdende açıkca anlaşıldığı gibi kardeşlerim, insanlığa gönderilen tüm resullerin tek gayesi Allah’a ortak koşmadan ibadet etmeye
çağırmak, yani tevhidi gerçekleştirmek olmustur. Allah subhanehu ve teala göndermiş oldugu resullerle birlikte indirmiş oldugu kitaplarda da ana tema olarak hep tevhitten bahsetmiştir. Resullerle birlikte, kitaplarında indiriliş gayesi insanların zihinlerine ve gönüllerine tevhid inancının yerleştirilmesidir.

TEVHİDTEN MAKSAT ALLAH’IN VARLIĞINI BİLMEK DEĞİL, ONU İBADETTE BİRLEMEKTİR

Allah Resulu sallallahu aleyhi ve sellem “ İhlas suresini okumak, Kur’an’ın üçte birini okumaya denktir.“ (Müslim, Buhari) buyuruyor: ihlas suresinin neden Kur’an’ın üçte birini okumaya denk oldugunu böylelikle daha rahat anlayabiliriz. Çünkü ihlas suresinde Allah subhanehu ve teala kendi özelliklerinden ve bu özelliklerindeki tekliğinden, benzersizliğinden bahsetmektedir. Böylelikle kendisinden başka ibadeti hak eden hiçbir ilah bulunmadığını ilan etmektedir.

Allah Resulu sallallahu aleyhi ve sellem’de insanları Islam’a davet etmeye başlamasından itibaren 13 yıl sadece Allah’ın birlğine, yani
ibadeti hak eden ilahın tek olduğuna, başka ibadeti hak eden gerçek ilah bulunmadığına, Allah’tan başka ilah edinilenlerin hiçbir güce sahip olmadıklarına vurgu yapmıstır.

Tevhidden maksat Allah’ın zatının var olduğunu, yani rububiyyetini anlatmak degildir. Tüm insanlık bunu zaten bilmektedir. Tevhidden maksat var olduğunu bildikleri, kabul ettikleri varlığı ibadette “tek“ kabul etmektir.

insanlık tarihi boyunca şirk genellikle hep uluhiyyet yani (varlığını bildikleri ve kabul ettikleri) Allah’a ibadet etme noktasında gündeme gelmiş, bildikleri ve kabul ettikleri Rablerine ibadet etme noktasında insanlar ya umursamaz bir tavır içinde olmuşlar, ya da O’na ortaklar icad ederek ibadet etmislerdir.. Aynen günümüzde de olduğu gibi.

Kardeşlerim, toplumumuza baktığımızda insanlık tarihi boyunca çokta bir şeyin değişmediğini malesef üzülerek görmekteyiz. “Tarih
tekerrürden ibaret“ gerçekten. Rabbimiz bize merhameti sebebi ibret alıp aynı hatalara düşmememiz için kitabında geçmis ümmetlerin
başına gelenlerden tek tek bahsettiği halde, resulleri vesilesi ile bizden nasıl bir kulluk istediğini apaçık bir şekilde açıkladığı halde, biz
ya Kur’an’ın içeriğinden haberdar olmadığımız, ya da Kur’an’ı basiretle okumadığımız yani şartlanmıs bir bilinçle okuduğumuz için, aynı hatalara aynı şekilde hatta daha da ileri seviyede düşüyoruz. Bunu bazen aynı atalarımız gibi salih insanlara aşırı sevgi besleyip yücelterek, bazen totemcilik ruhunun kalplerimizde yerleşmesine izin vererek, bazende Rabbimizden hakkında hiçbir bilgi gelmediği halde çok çeşitli şeylere kutsallık atfederek yapıyoruz.

Çevremize baktığımızda her gün şirkin çesitli versiyonlarına şahit oluyoruz. Yücelttikleri insanların resimlerinden feyz alanları, onların resimlerinden ve eşyalarından bereket umanları, şifa isteyenleri ve türlü şirk çeşitleri ortaya çıkaranları, Allah’ı sever gibi totemleri sevip saygı gösterenleri, kabir seyahatleri düzenleyenleri, kabirlere karşı namaz kılmakta hiç bir beis görmeyenleri üzüntü ile seyrediyoruz. Bu kardeşlerimizi uyarmaya çalıştığımızda da hep aynı cevapla karşılaşıyoruz:

“Biz bunlara, sırf bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.” (Zümer Suresi, 3.ayet)

Kardeşlerim, Rabbimiz tarihten ders almayı, aynı hataları tekrar tekrar yapmamayı, amellerimizin tümünden şirki temizleyebilme bilincini kazanmayı bize nasip etsin. Amiiin.

“Artık kim Rabbine kavuşmayı ümit ediyorsa salih amel işlesin ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak koşmasın.” (Kehf suresi, 110. ayet)

İbadete layık tek ilah olan Allah’a emanet olun…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder