1 Kasım 2013 Cuma

Game over

Game over

Osmanlı ya 1909'da LOCALAR gelince işler hızla değişmeye başladı! Daha önce içerideki YABANCILARIN başını çektiği oluşum artık Türkler tarafından temsil ediliyordu!

İlk Üstad-ı Azam da TALAT PAŞAYDI!
Abdülaziz'in katledilmesi, Abdülhamit'in tahttan indirilmesi, Osmanlı'nın ömrünü tamamlaması peşpeşe geldi!
Yeni sistem ilmik ilmik örüldü!

Bir devir kapanacak, yerine bir başkası gelecekti! Büyük plan buydu!
Londra'da Chatham House'lar bu iş için fazla mesai yapıyordu!
Büyük Musevi aileler para yağdırıyordu!
Buckingham "Cumhuriyet dine, tarihe, geleneğe, göreneğe, dile sırtını dönmeli!" emri veriyordu!

Nasıl bir devlet ve millet olacağımızın reçetesi Londra'dan geliyordu! Dinin, ibadetin ve inancın ne kadar büyük önem taşıdığını en iyi KRALİÇE biliyordu!
İngilizler sistemlerini yenilemeyi en iyi bilen insanlardı!
AKIL onlardaydı!

Prens Charles'ın eşi Diana'nın Paris'te öldürülmesinden sonra muazzam bir İMAJ çalışması başladı! Vatikan'a yakın olan ve hatta KATOLİK olacağı söylenen Diana karnında taşıdığı, babası Müslüman olan bir bebekle öldürüldü!

Prensesin KATOLİK olması Kraliyet'in bitmesi demekti!
Neyse ki kadını ortadan kaldırarak bunu hallettiler!
Ama onlardaki AKIL bu kez katlettikleri kadının oğlundan kahraman çıkarmayı bildi! Dünyadaki her gazete ve televizyonun verdiği MUTLU AŞK'ta Diana'nın oğlu Prens Willam ve güleryüzlü, sıcakkanlı eşi Kate başrolü paylaşıyordu!

Genç çift sevilmeyen ve itici bulunan Kraliçe Elizabeth ile oğlu Charles'ın yaydığı negatif enerjiyi unutturup bambaşka bir algı yaratıyordu! Bütün bunlar yaşanırken ve planlanırken bu genç çiftin bir erkek çocukları dünyaya geldi! "İsmi ne olacak?" diye bahisler açılırken bebeğe GEORGE ismi konuldu!

Bebek VII. George olacaktı!
İsmini, PROTESTANLIĞI kabul eden ve bunu devlete yapıştıran büyük dedesi GEORGE'dan alacaktı!
İngiltere, Katolik-Protestan savaşındaki tavrını ve kazandığı zaferi unutacak değildi!

İnanç ve din onlar için çok önemliydi!
Türk topraklarında operasyon yapan AKIL, kendi içinde değerlerine son derece bağlı bir tutum içindeydi!

Bizde ise tam tersiydi!
Müslümanlık ilkel bir şeydi!
Namaz kılan gericiydi!
Oruç tutan anlamsızdı!
Sakal bırakan irticacıydı!

Güneşle birlikte arkalarına bakmadan BATI'ya gidenler kullandıkları kelimelerin anlamlarını bile bilmiyordu!
Bu topraklara yabancıydılar!
Hayatında bir kez bile abdest almamış adamlar DİN hakkında ileri geri konuşuyordu!

Kara çaldıkları Müslüman Osmanlı'nın nasıl cihana hükmettiğini açıklayamıyordu!
Altlarına çekilen koltukların neden verildiğini bile sorgulamaktan acizdiler!

Londra'da planlanan bir operasyonun parçası olduklarını anlayacak kadar kapasiteleri yoktu!

Ama bu topraklar içinde yaşayan insanlar onlar gibi düşünmüyordu!
"Neden hiç Allah sözünü kullanmıyorsunuz?" sorusuna "Allahaısmarladık dedik ya!" diye cevap veren liderlere rağmen bildiğini okuyordu! Devlet hep küçük bir azınlığa ŞANS verse de ANADOLU geri adım atmıyordu!

Anadolu inançla gelirken, İstanbul'u bu insanlara kapatanlar büyük oyunu okuyamıyordu!
Londra'nın her şeye gücünün yeteceğini düşünüyorlardı!
Ama yalnız kalıyorlardı!

Dini, inancı, ibadeti ve dolayısıyla özgürlüğü yasaklayan zihniyet yerini bölgeye hükmedecek bir anlayışa bırakıyordu!
Ama hiçbir muhalif bunu göremiyor ve körü körüne saldırıyordu!
Oyunun bittiğini görmek elbette kolay değildi!
Osmanlı torunlarının kendi izlerini bulacakları topraklara dönüşü kabul edilebilir bir şey değildi! Devletteki dönüşüm ve kararlılık bunların gözünden kaçıyordu!

Türkler'in dönüşünü anlamıyorlardı!
90 yıllık geri çekilme artık sona ermişti!

Bütün renkler, bütün motiflerle bölgeye iniliyordu! BARONLAR dışında herkese yer vardı! Siyasetin, ordunun, MİT'in, bürokrasinin, ekonominin aynı anda yeni oyuna adapte olmasını anlamıyor ve çözemiyorlardı! 16 devlet kuran Türkler yine sahnedeydi!
Sadece KÜRESEL DENGE iyi okunuyor ve gereği yapılıyordu!
Bir adada tek başımıza yaşamadığımızın farkındaydık! Bize düşen roller vardı! "BİZ OLMAK" için hızlı ve emin adımlarla yol alınması şarttı!

Artık ne Londra, ne masonik yapılanmalar, ne ekonomik tetikçiler, ne cuntacılar, ne de provokatörler operasyon yapabilirdi!
Bir Amerikalı istihbaratçının "Türkler kadar kolay devlet kuran bir millet yoktur!" sözü tekrar gerçekleşiyordu!

Oyunu anlamayan herkes ne yazık ki kadro dışı kalıyordu!
Kürt sorununun çözümü MHP'yi, başörtüsünün serbestliği de CHP'yi bitiriyordu!
Zamanın ruhunu anlamamak ağır bir faturaya katlanmak demekti!
Dün çok önemli bir gündü!
Sadece 4 kadın vekil başörtüsüyle Meclis'e girmedi!
160 yıldır sahnede olan oyunu bitirdi!

Aslında bu içimizdeki İsrail'in kolunun kanadının kırılması demekti!
Söylenmeyen de bu zaten!
Türkler geçmişini hatırlayınca TARİH yazmak kolaydı!
Çünkü zaten bu bizim işimizdi!

Ergün diler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder