4 Kasım 2013 Pazartesi

CHP'nin "Şafak Ayini" : Zalimken mazlum olmak

CHP'nin "Şafak Ayini" : Zalimken mazlum olmak


Kolunu kaybeden gencin karate şampiyonluğu hikayesini biliyor musunuz? Kendisi de inanamayıb "Nasıl oldu?" diye hocasına sormuş. Hocası, "Sana öyle bir numara öğretdim ki rakibin bunu, ancak, olmayan kolunu tutarak savuşturabilirdi. Yani, eksiğini, avantaja dönüşdürdüm." demiş.

İyi taktik değil mi? Bugüne kadar, CHP'nin pantolonsuzluğu,daha doğrusu pantolondan feragati, başörtü isteyenlere karşı iyi bir kozdu. Olmayan pantolon, başörtü hamlesini savuşturdu hep. "Bakın biz de pantolon giyemiyoruz. Hepimiz tayyörüz."

Pantolonsuzluk başörtüsüne karşı duramayınca CHP, gayr-i insani bir numaraya sığındı. Nasıl mı?

Tren kazası ile hayatı mahvolan 19 yaşındaki bir genç kızın, güçlü bir annenin eşliğinde hayata tutunarak eksiğini fazlaya dönüştürme hikayesiydi Şafak Pavey'in hayatı. Di diyorum, zira, 31 Ekim'de bu hikaye bitdi ve kazada kaybetdiği bacağı, CHP'nin avantajı olarak siyasi malzemeye dönüşdü.

Pavey, "Ben pantolon yasağı yüzünden bu halde dolaşırken siz başınızı örtmeği nasıl vicdanınıza sığdırıyorsunuz?" der gibiydi.Hem de demiyor gibiydi. Partisinin başörtüye geçit vermemek için elde tutduğu pantolon yasağı sebebiyle kendisini mağdur ilan etdi.Üstelik her zaman pantolon giyib sadece meclisde giyemeyen ve bu yüzden protezini göstermek zorunda kalan biri de değil. Meclis dışında da etek giyiniyor. Tüzükde "tayyör" yazmasına rağmen mini etekli elbise giyerek yasağı zaten delmiş olduğunun farkında olamayacak kadar da manifesto sarhoşuydu.

Yasağın sorumlusunun CHP olduğunu unutduracak bir duygu sömürüsü yapdı. Yasak yüzünden göstermek zorunda kaldığı protez bacağını, adeta çıkarıb vekillerin kafasına vurdu.

Konuşması sık sık alkışlandı. Kimsenin aklına, "Protezini göstermek istemiyorsan uzun etek giyme hakkını neden kullanmıyorsun?" demek gelmedi. Çünkü o, bir engelli. Peşinen haklıdır.Toplum, onun eksiğine üzülür; tam olanlar, kendisini suçlu hisseder. Bir engelli, direk merhamet çağrışımı yapar. Akıl, mantık devreden çıkar.

Başörtülü bir vekilin ağzından uydurduğu sözler, doğruymuş gibi alkışlandı. Alkışda cömert bir toplumuz. Daha bir kaç gün önce, Dolmabahçe'den kadın dikizleme iftirası, Tandoğan'da alkışlanmadı mı? Seçmeniyle, seçileniyle, genel başkanıyla zulüm ve iftiradan beslenen bir parti ile karşı karşıyayız maalesef. Pavey'in iftiraları da alkış olarak karşılığını buldu.

Pavey'in Avrupa Parlamentosu'nda, Dersimle ilgili yaptığı konuşmanın metni internetde var. İbret için okuyun. Meclis'deki konuşmasında beş yaşında başını örtüb on beş yaşında evlendirdiği kızları, AP'de , "5 yaşında Kuran hatmedib, 9 yaşında ilkokuldan mezun, 12 yaşında çocuk gelin, 17 sinde beş çocuk anası olan Türkiyeli genç kadınlar" diye anlatıyor. Dersim katliamını yapan CHP'yi yarım ağız geçişdirib habire Ak Parti'ye saldırıyor. "Madem katliamın sorumlusu CHP, o partide ne işin var?" sorusunu sordurtmayacak derecede sergilediği kurnaz saldırganlığın aynısını, TBMM' de sergiledi ne yazık ki. "Sana pantolon giydirmeyen CHP'de ne işin var?" veya "Sivas'dan, Gezi'den bahsediyorsun da Dersim'i niye anmıyorsun?" diye soran olmadı. En iyi savunmanın taarruz olduğunu bir kez daha gördük.

Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür ya bazı insanlar bu nisyana isyan eden bir hafıza sahibidir. Sevilay Yükselir gibi mesela. Başbakan yardımcısı bile "aferin" çekerken "Bu ilk yalanın değil" diye iddialı bir çıkış yapdı. Oyunu bozdu. Pavey'in yalanları bir bir ortaya döküldü.

Bir tren kazasının eksilttiğini arttırmayı başaran Şafak Pavey, zulmün temsilcisi partisini mazlum göstermeye kalkarak bir hayli eksildi. Başörtülü dört vekil kürsüyü işgal edib, başı açık vekilleri meclisden kovmaya kalksa ancak böyle bir konuşma yapılır. Ancak o zaman "Birlikde yaşama efsanemiz çökdü" diye feryad edilir.

STOCKHOLM SENDROMU

Ancak, ben, bunlardan ziyade bambaşka bir şeye takıldım ve takıldığım şey, TBMM'deki gösteriyi de açıklıyor.

Bir kadın, neden, kendisini aldatan ve kaza geçirince terk eden eski eşin soyadını taşır? Pavey, bir röportajda buna şöyle cevab veriyor.

“Yetişkin olarak sahibi olduğum her belgeyi yeniden düzenletmem gerekecekdi. Protez kullanmak hastane müdavimi olmakla eşanlamlı. Bu uğraşıyı göze alamadım...”

Size inandırıcı geldi mi? Bana gelmedi. Kaza sonrası ihtiyaçdan diyelim. Hala niye?

Kaza sonrası kendisini terk eden eşinden hiç nefret etmemiş. Stockholm sendromu böyledir. Kendi insanından nefret edersin ama İngiliz'den etmezsin. Hatta, "Niye İngiliz doğmadım?" diye kendinden nefret edersin; gene de ondan etmezsin.

Hadi, "Gönül bu ota da konar b....a da" diyelim. "17 yaşında bir genç kız böyle hata yapabilir." diyelim. Ama, yolu yarılamış ve özgürlükçü bir kadın nasıl olur da yasak, darbe ve katliam ile anılan bir partide vekil olur?

O sendroma yakalanmaya gör. Sana ihanet eden adamdan nasıl nefret etmiyorsan millete ihanet eden partiden de etmezsin. Hele, her ikisi de seni, nefret etdiğin Doğu'dan, aşık olduğun Batı'ya taşıyorsa.

REHA MUHTAR'IN DERDİ NE?

Dışarıda ve içeride sürekli, çocuk gelinler vurgusunu yapan Pavey'in 17 yaşında evlendiği herkesin malumu. Pavey, kaza geçirdiğinde sene 1996 idi ve 19 yaşını henüz bitirmemişdi. Gerçek bu kadar bariz iken Reha Muhtar, Vatan'daki köşesinde, Ayşe Önal'ın kızını 22 yaşında kendisine teslim etdiği yalanını yazdı. Böylece Pavey'in evlilik yaşı da 17'den 22'ye çıkmış oldu.

Üstelik bu yalanın yer aldığı yazı, Sevilay Yükselir'e yalan hakkında nasihat verdiği yazıydı.

Kerime Yıldız

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder