4 Temmuz 2013 Perşembe
379 ) GARİP BİR ANKARA CİNAYETİ ÖYKÜSÜ !..
1945 yılının çok yankı yapan olaylarından biri de, Ankara'daki bir cinayet olayıydı. Daha doğrusu, o olayın mahkemedeki soruşturmaları sırasında ortaya çıkan çelişkilerdi.. Bunlar, siyasi tartışmaların da araya girmesiyle, Ankara Valisinin intiharı, Genelkurmay Başkanının görevinden ayrılması gibi dramatik gelişmelere yol açacaktı..
Yıllarca o olay, "Ankara cinayeti" diye anıldı. "Ankara cinayeti" denilince de akla sadece o geldi. Olay, özetle şuydu :
Ankara'da tanınmış bir doktor vardı : Neşet Naci Arzan.. Ekim ayında bir akşam vakti, Anafartalar Caddesindeki muayenehanesinde öldürüldü. Katil bir genç adamdı. Muayenehanenin kapısını çalmış, hasta olduğunu söylemiş, bekleme odasında oturmuştu. Sıra kendisine gelince içeriye girip doktoru beş kurşunla öldürmüş, sonra elini kolunu sallayarak çıkıp gitmişti.
Olaydan sonra "katil" olarak Reşit Mercan adında bir genç yakalanmıştı. Polise suçunu itiraf ettiği bildirilmişti ama bir süre sonra cinayete bir arkadaşının da katıldığı ortaya çıkmıştı. Mercan'ın, silahı onun aracılığıyla temin ettiği anlaşılmıştı. O gencin adı da Haşmet Orbay'dı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kazım Orbay'ın oğluydu..
Davaya, ölen doktorun çocuğu adına müdahil olarak ünlü avukat Hamit Şevket İnce katılıyordu. Avukat duruşmalar sırasında söz alarak, soruşturmanın Ankara Savcısı ve Valisi tarafından çarpıtılmak istendiğini ima ediyordu. Onun bu imaları ve tanıkların ifadeleri giderek şu iddianın somutlaşmasına yol açtı :
Gerçek katil Haşmet Orbay'dı. Reşit Mercan, Haşmet'in daha önce tanıdığı bir arkadaşıydı. Mütevazı bir ailenin çocuğuydu. Babası ölmüştü. Haşmet'in işlediği cinayeti Reşit'in üstlenmesi için bir komplo kurulmuştu...
Bu gelişme sırasında Ankara'daki Cumhuriyet Savcısı Kemal Bora ile Vali Nevzat Tandoğan'a yöneltilen suçlama, Reşit'e -gerçeği söylemesini önlemek için- baskı yaptıklarıydı. Ankara Emniyet Müdürü, Reşit'in yakalanmasından sonra onu valilik makamına götürmüştü. Vali onunla bir süre yalnız olarak görüşmüştü. Avukat Hamit Şevket İnce soruyordu : Sanıkların adli merciler yerine vali önüne çıkarılması diye bir usul var mıydı ? Ayrıca Vali Tandoğan, Reşit Mercan'la neyi görüşmüştü ?..
Buna, Ankara Emniyet Müdürü bir cevap verdi. Vali Tandoğan'ın Ankara'da 18 yıldır valilik yaptığını, şehrin asayişiyle ilgili her önemli konuda Emniyet'ten ayrıntılı bilgiler aldığını, gerekli gördüğünde de sanıkları dinlemeyi görev saydığını belirtti..
Bu doğruydu. Tandoğan, evlerdeki en basit hırsızlık olaylarından kaçak inşaat girişimlerine kadar her türlü kanunsuzlukla yakından ilgilenirdi. Şehirde sarhoş dolaşanlara rastlarsa, onlara bile bizzat müdahale ederdi. Adalete gitmesine gerek duymadığı konularda "gözdağı"nı veya "ceza"yı kendisi verirdi. Örneğin sarhoşları önce azarlar, sonra da bir polis aracıyla şehir dışına çıkartıp yolun ortasında bıraktırırdı. Şehre yürüyerek gelirken akılları başlarına gelsin, sarhoşluğa tövbe etsinler diye !..
Tek parti döneminde 18 yıldır sürdürdüğü bu uygulamalara itiraz eden olmamıştı. Şimdiye kadar kim bilir kaç sanığı makamına getirip dinlemişti.. Bunun mahkemede konu edilişi, ilk defa başına geliyordu.
Avukat İnce'nin hukuki girişimleri Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararını etkilemedi. Karar, Ankara Savcısı Kemal Bora'nın talebine uygundu. Reşit Mercan cinayetten 20 yıl, Haşmet Orbay da katile tabanca sağlamaktan 1 yıl hapse mahkum edildi.
Ancak bu karar kısa bir süre sonra Yargıtay tarafından bozuldu. Dava yeri de değiştirildi. Reşit ile haşmet artık Bolu'da yargılanacaklardı..
Hikmet Bayur
O sırada Meclis'e verilen bir önerge, işe siyasi bir boyut kattı. Zamanın ilk muhalif milletvekillerinden Hikmet Bayur, Ankara Savcısı hakkındaki bir iddiayı dile getirerek Adalet Bakanından açıklama istedi.
İddia şuydu :
Ankara Savcısı Kemal Bora, Yargıtay'ın bozduğu karara yol açan adli soruşturmanın ilk aşamasında Mercan'ın önce kız kardeşini, sonra annesini çağırmıştı. İkisinden birinin mahkemede "Ben Doktor Neşet Naci'nin metresiydim" diye ifade vermesini, ötekinin de bunu doğrulamasını istemişti. Bunu yaparlarsa Reşit, cinayeti bu yüzden işlemiş gibi yargılanacaktı !.. Metres ilişkisini öğrenince ağır tahrike kapılıp kendini kaybettiği varsayılacak, hafifletici sebepler işletilecek ve küçük bir cezayla kurtulacaktı. Yoksa idam edilecekti. Savcı, Reşit'in annesiyle kardeşini bu tehdidin baskısına almıştı. Bayur, Adalet Bakanından, bu iddialar varken en azından savcının görev yerinin neden değiştirilmediğini soruyordu..
Adalet Bakanı Mümtaz Ökmen bu iddiaları yalanladı. Fakat Bolu'da başlayan duruşmalar sırasında bu iddialar tekrarlandı. Bolu Ağır Ceza Mahkemesi de ilgilileri tanık olarak çağırdı. Tabii bu arada Vali Tandoğan'ı da..
Nevzat Tandoğan, çağrıldığı gün mahkemeye geldi. Uzun süre koridorda bekledikten sonra içeriye alındı. Salondaki çok sayıda basın mensubunun tüm ilgisi vali üzerinde olduğu için, Mahkeme Başkanı da sorgulamasını buna göre ayarladı. Devir artık değişmişti. Karşısındaki zat Ankara Valisi de olsa, mahkeme önündeki bir tanıktı . Basın mensuplarının önünde mahkemenin otoritesini göstermek istedi. Sorularını son derece abartılı derecede sert bir üslupla sordu :
-Adın ne ?..
-Ne iş yaparsın ?
-Senin için şöyle diyorlar, anlat bakalım !..
Duruşmayı izleyen gazeteciler sonradan yazdıklarında, Tandoğan'ın koridorda bekletildikten sonra mahkemeye zaten sararmış halde geldiğinden, yargıcın üslubundan da çok rahatsız olduğundan, ayakta durmakta güçlük çektiğinden bahsettiler..
Kendisi hakkındaki iddiaları alçak bir sesle yanıtlar Vali.. Yargıç oturmasına izin vermiştir.. Reşit Mercan'la yalnız konuşmadığını, yanlarında Emniyet Müdürü'nün de bulunduğunu, daha çok Reşit'i dinlediğini, onu etkileyecek bir şey söylemediğini bildirir..
Tandoğan,Ankara'ya döndükten sonra, ertesi sabah önce Adalet Bakanı Mümtaz Ökmen'e telefon açtı ve Bolu'da kendisine yapılan "muamele"den çok üzüntü duyduğunu belirtti. Bakanın onu yatıştırmak için söyledikleri tatmin etmedi valiyi. Telefonu kapattıktan sonra karısına "Ben şerefiyle oynanacak adam mıyım ?" diye sordu, daha sonra da yatak odasına giderek tabancasını çekip intihar etti..
Haber, Ankara'da şok etkisi yaptı. Sadece Ankara'da değil, tüm Türkiye'de de. Bu, inanılmaz bir olaydı..
Nevzat Tandoğan Cumhuriyet yönetiminin en güçlü idarecilerinden biriydi. Bir mahkeme tanıklığıyla ilgili üzüntüsü yüzünden kendini öldürecek kadar duygusallaşabileceği tahmin edilemezdi. Ama belli ki, o "güçlü adam", otoriter bir dönemden sorgulayıcı bir döneme geçiş sürecinde, kendisine yapılan muamele değişikliklerine alışamamıştı. Sinirleri yıpranmış, Bolu'daki yargıcın o abartmalı sorgulaması da bardağı dolduran son damla olmuştu..
Kısa bir süre sonra Kazım Orbay, Fevzi Çakmak'ın halefi olarak 2,5 yıl önce üstlendiği Genelkurmay Başkanlığı görevinden istifa etti. Askeri Şura üyeliğine atandı. Yerine Orgeneral Salih Omurtak getirildi.
Dava sonucunda katilin Haşmet Orbay olduğu kanıtlandı. Haşmet Orbay idama, Reşit Mercan 10 yıl hapse mahkum oldu. Daha sonra bu karar da Yargıtay'dan geri dönecekti. Sonuçta, Haşmet Orbay'ın cezası 18, Reşit Mercan'ın 9 yıla indirilecekti.
Cinayetin sebebi ise kesin olarak belirlenemedi...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder