5 Ekim 2013 Cumartesi

411 ) SANATKAR BİR PADİŞAH...

  

   Çok yönlü ve ilginç kişiliğiyle tarihimizde yerini almış bir hükümdar.. Ekşi Sözlük'te onun için söylenmiş bir cümle dikkatimi çekmişti : "Döneminin Ecevit'i.." !.. Bugün, onun zamanındaki siyasi olaylara fazla değinmeden, sadece sanatsal yönünü tanımaya çalışalım istedim.. Bunu da, blogumla aynı adı taşıyan facebook grubumuzdan bir üyemizin, sevgili Berke Özkaran'ın arzusuyla yapıyorum.. Şimdi siz aşağıdaki bestesini dinlerken ben devam edeyim.. 




   Yukarıdaki videoda dinlediğiniz suz-i dilara bestenin başlangıç beyti şöyle :

Ab-ü  tab ile bu şeb haneme canan geliyor
Halvet-i ülfete bir şem-i şebistan geliyor..

   Benim naçizane tercümem ile ; 
Güzelliği ve parlaklığıyla bu gece haneme sevgili geliyor
Tenhalarda muhabbet için bir gece mumu geliyor..

   Buradaki anlam, sultanın aynı zamanda bir Mevlevi olduğunu ve Şeyh Galip Dede ile dost olduğunu da düşünürsek, tasavvuf düşüncesi olarak, kulun Allah huzurunda, O'nun ile halleşmesi, manen sohbet etmesi şeklinde alınmalıdır sanıyorum..  



   Müzik aleti çalan, beste yapan, şiirler yazan, sanatkar dostu ve koruyucusu bir padişah.. Daha şehzadeliği döneminde musikiye heves edince, amcası Birinci Abdülhamid ona Kırımlı Ahmed Kamil Efendi'nin ses bilgisi dersleri vermesini sağlamıştı.. Şehzade Selim sonradan tahta geçtiğinde, Ahmed Efendi'yi saraya 2. İmam olarak tayin etmiştir. ) Bu derslerin ardından tambur çalmaya merak salmış, Ortaköylü meşhur İsak'tan tambur dersi almıştır.. 
   Musiki tarihinde bir devir, bir tarz olarak (III.Selim Ekolü) anılır. Bu ekolün en büyük bestekarları Sadullah Ağa ve Küçük Mehmed Ağa'dır. 

   Abdülbaki Dede'ye ebcet harfleriyle bir nota sistemi de yaptırmıştır. Abdülbaki Dede "Tahririye" adlı eserinde, ebcet notası ile, Padişahın birkaç bestesini yazıp ona sunmuştur.. 

   III.Selim'in diğer bir merakı yeni yeni mürekkep makamlar yapmaktı.. Türk Musikisine, terkibini yaptığı şu on dört makamı armağan etmiştir :

   Acem-buselik, arazbar buselik, evcara, gerdaniye kürdi, hicazeyn, hüseyn-i zemzeme, isfahanek-i cedit, neva kürdi, neva buselik, pesendide (yukarıdaki ikinci videoda icra edilen), rast-ı cedit, suz-i dilara, şevkefza ve şevk-i dil..
   Bunların arasında en çok suz-i dilara'yı terkip etmekle şöhret kazanmıştır. Çünkü, bu makamdan bir Mevlevi ayini bestelemiştir..
   
   Dini müzik olarak ; ayin, durak, nat ve ilahi formunda ; din dışı (ladini) müzik olarak da ; kar, beste, semai, şarkı, köçekçe, peşrev ve saz semaisi bestelemiştir..
   62 eseri bugün, notaları ile elimizdedir ; diğerleri unutulmuştur..



   Sultan Üçüncü Selim'in, bestekarlığı kadar olmasa da, bir de şair yönü vardır.. İlhami mahlasıyla şiirler kaleme almıştır.. Bunlardan bir örnek :

"Kimdir ol kim ki mey-i şadiyle olup şiringam
 Ona hambaze-i gam olmaya arız encam
 Mesti-i sahba-yı meserret olanın hali budur
 Gah peymane çeker gah humar-ı alam" 

  Yani : 
"Sevincin şarabıyla sızacak gibi olan
 kaygıdan boşalıp da günlük sevinçle dolan
 kadehini neşeyle dolduran bir gün gelir
 hiç farkında olmadan gam zehri içebilir"..

   Rivayete göre, bu dörtlüğü bitirince altına, "kelamım hatmoldu" (sözüm bitti) kelimesini yazıvermiş.. Sonradan ebcet hesabıyla hesaplamışlar ki, tahttan indirildiği tarih olan H. 1222'ye tekabül ediyor !..

   Naaşı yıkanmak üzere elbiseleri çıkarıldığında, cebinden aşağıdaki beytin yazılı olduğu bir kağıt çıkmış :

"Kendi elimle yare kesip verdiğim kalem
 fetvayı hunu na hakkımı yazdı iptida"

Yani ;

"Kendi elimle ucunu açıp sevdiğime verdiğim kalem
 önce benim kanımın haksız yere akması kararını yazdı"...

   

   "Düzülmez yüz bin, bir ipliğe bamya gibi
     arslandır o, arabayla gezer lahana.
    Hiçbir zevk ve mutluluk, anlaşıldı, olmazmış onsuz
   olur mu helva söyleşileri, olmasa eğer lahana
   layıktır ona, İlhami ne türlü övgüler yazsa
   lahanacım, lahanacım, lahanacım, lahana.."   

   III. Selim'in Türkçeleştirilmiş bu şiirinde bahsi geçen Bamya ve Lahana, o dönemin ünlü cirit takımlarıdır. Anlaşıldığı üzere, III.Selim Lahana'yı tutmaktadır. Bamyalar kırmızı, Lahanalar ise yeşil renkte giysi giyerlermiş.. Sıkı bir Bamya destekçisi olan II. Mahmud döneminde, ekonomik nedenlerle bu takımlar kapatılmış !..


   İki güzel video ile bitiriyorum.. Saygı ve sevgilerimle..


 



KAYNAKÇA :

NECDET SAKAOĞLU, "Bu Mülkün Sultanları" ; CEVDET PAŞA TARİHİ, C.2 ; 
TAHSİN TUNALI, "Hayat Tarih Dergisi", S.1, Şubat 1965 ; Vikipedia ve Youtube..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder