Açık Bildirilmeyişin Sebebi
Allahü teâlâ ve Peygamberi, mü’minlere merhamet ettikleri için, ba’zı işlerin nasıl yapılacağı, Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde açık bildirilmedi. Açıkca bildirilse idi, öylece yapmak farz ve sünnet olurdu. Farzı yapmıyanlar günâha girer, farza ve sünnete kıymet vermiyenler de kâfir olurdu. Mü’minlerin hâli güç olurdu.
Böyle işleri, açık bildirilmiş bulunanlara benzeterek işlemek lâzım olur. Din âlimleri arasında, işlerin nasıl yapılabileceğini, böyle benzeterek anlıyabilenlere, “Müctehid” denir. Müctehidin, bir işin nasıl yapılacağını anlamak için, son gayreti ile uğraşarak görüşüne, doğruya en yakın zannına göre amel etmesi, kendine ve ona uyanlara vâcib olur. Ya’nî, âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler, böyle yapmağı emir etmektedir.
Müctehid, bir işin nasıl yapılacağını anlamağa çalışırken yanılırsa, günâh olmaz. Sevâb olur. Uğraşmasının sevâbını kazanır. Çünkü, insana gücü, kuvveti yetdiği kadar çalışması emir olundu. Müctehid yanılırsa, çalışması için bir sevâb verilir. Doğruyu bulursa, on sevâb verilir.
Böyle işleri, açık bildirilmiş bulunanlara benzeterek işlemek lâzım olur. Din âlimleri arasında, işlerin nasıl yapılabileceğini, böyle benzeterek anlıyabilenlere, “Müctehid” denir. Müctehidin, bir işin nasıl yapılacağını anlamak için, son gayreti ile uğraşarak görüşüne, doğruya en yakın zannına göre amel etmesi, kendine ve ona uyanlara vâcib olur. Ya’nî, âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler, böyle yapmağı emir etmektedir.
Müctehid, bir işin nasıl yapılacağını anlamağa çalışırken yanılırsa, günâh olmaz. Sevâb olur. Uğraşmasının sevâbını kazanır. Çünkü, insana gücü, kuvveti yetdiği kadar çalışması emir olundu. Müctehid yanılırsa, çalışması için bir sevâb verilir. Doğruyu bulursa, on sevâb verilir.
Eshâb-ı kirâmın hepsi büyük âlim, yanî müctehid idiler. Bunlardan sonra gelenler arasında, ilk zamanlar ictihâd yapabilecek büyük âlim çok idi. Bunların her birine nice kimseler uyardı. Zamanla, bunların çoğu unutularak, Ehl-i sünnet içinde, yalnız bu dört mezheb kaldı. Sonraları, olur olmaz kimseler çıkıp da, müctehidim diyerek, bozuk fırkalar çıkarmamaları için, Ehl-i sünnet, bu dört mezhebden başka mezhebe uymadı.
Bu dört mezhebden herbirine, Ehl-i sünnetden milyonlarla kimse uydu. Dört mezhebin i’tikâdı bir olduğundan, birbirine yanlış demez, bid’at sâhibi, sapık bilmezler. Doğru yol, bu dört mezhebdedir deyip, her biri kendi mezhebinin doğru olmak ihtimâli dahâ çokdur bilir. İctihâd ile anlaşılan işlerde, islâmiyyetin açık emri bulunmadığı için, bir adamın mezhebi yanlış olup da, diğer üç mezhebden birisinin doğru olmak ihtimâli var ise de, herkes “Benim mezhebim doğrudur, yanlış olmak ihtimâli de vardır ve diğer üç mezheb yanlışdır, doğru olmak ihtimâli de vardır” demelidir.
Böylece, harac, sıkıntı olmadıkca, bir işi bir mezhebe göre, başka bir işi de başka mezhebe göre yaparak, dört mezhebi karıştırmak câiz olmaz. Bir kimse, dört mezhebden hangisini taklîd ediyor ise, yanî hangi mezhebi seçmiş ise, o mezhebdeki bilgileri öğrenmesi, harac, sıkıntı olmadıkca, her işinde o mezhebe uyması lâzımdır.
Allahü teâlâ ve Peygamberi, mü’minlere merhamet ettikleri için, ba’zı işlerin nasıl yapılacağı, Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde açık bildirilmedi. http://gercektarihdeposu.blogspot.com |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder