22 Ekim 2013 Salı

Kıskaç

Kıskaç!

2002'den beri dikkatle incelendiğinde, Erdoğan'ı kuşatmaya çalışan bir gücü çok rahat görürsünüz! AK Parti değil, her zaman o hedef oldu! Bu güç Erdoğan'ı menzile koymaktan hiç vazgeçmese de bazen yanına başka figürler de ekledi!
Davutoğlu bunlardan ilkiydi!

Hem yerli görünümlü yabancı basın, hem de BARONLARIN sahibi olduğu küresel medya, çok kez düşürmek için SORTİ yaptı! Söylenmese de Davutoğlu yara alsaydı, sıra hemen Hakan Fidan'a gelecekti! Fidan, devletin bütün istihbaratlarını tek çatı altında toplamakla kalmadı. MİT ve Dışişlerinin aynı AKILDA buluşmasını sağladı!

Bu ilk kez oluyordu!

Genelde bizde HARİCİYE, Fransız ekolüyle, Fransız yeminleriyle yetişir ve hayata PARİS'in, LONDRA'nın gözlüğüyle bakardı!
Bunu yıkmak ve TÜRK DAMGASINI vurmak hiç de kolay değildi!
Fidan bunu başardı!

İstihbaratın Ankara'ya gelmeden YABANCI başkentlere akışının önünü kesti! İçeride dışa bağımlı kim varsa budadı! Bütün bunlar, Musevi BARONLARIN yönettiği medyanın hedefe Fidan'ı koyması için yeterli sebepti!

Peki neden medya ile geliyorlardı?
Planları neydi?

Varmak istedikleri nokta neresiydi?

Bütün bunlara cevap vermek için geçen yüzyılın başına gitmek şart! Tarihin tekrar yazıldığı dönemlerdeki yaşanmış hikayelerden daha etkileyici bir şey yoktur!

Kahramanımız LENİN!

Tarihin akışını değiştiren Lenin, Zürih'te EKİM DEVRİMİ öncesinde İskra (Kıvılcım) isimli bir gazeteyi yayımlıyordu. Kendi amaçları uğrunda kullandığı bir gazeteydi İSKRA!

Bu gazetenin yayınlarını ve özellikle Lenin'i hedef alan Menşevik yazarlardan biri, milletler meselesi konusunda Lenin'i fena haşlıyordu! Yazarın söyledikleri ve savunduğu tezler çok mantıklıydı! Cevap vermesi zor sorular soruyordu! Sorular akıllıca olunca Lenin de ikna edici cevaplar bulmakta zorlanıyordu!

Bir gün bardağın taştığını gören Lenin, İskra'nın yazı işlerine geldi. Sinirliydi. Yazı işleri müdürünü çağırıp "Şu adamla ilgili birkaç satır yayın yapın! Ama uzun olmasın!" emrini verdi. Sessizce Lenin'i dinleyen gazeteci "Nasıl bir yayın istiyorsunuz?" diye sordu... Lenin'in cevabı net ve kısaydı: Bu adam burjuva ajanı ve proletarya düşmanı...

Namuslu gazeteci biraz sesini yükseltip "Ama efendim bu yazar burjuvanın adamı değil ki!" diye çıkışmaya kalktıysa da Lenin susturdu:

Bir kere yazdığında kimse inanmaz! İkincisinde akıllar karışır! Üçüncüsünde ise artık o adamın kaderidir yazdıklarımız...

Lenin'i trene bindirip Rusya'ya gönderen akıl böyleydi işte!
Basının gücü buradan geliyordu!

Bilmesek de medya, insanların bazen KADERLERİNİ yazıyor, bazen de değiştiriyordu!
Eski bir alışkanlıktı yani!

Erdoğan'la ilgili yapılan olumsuz yayınların amacı yıpratmak ve içeride korku yaratmaktı! Çoğu Londra merkezli olan yayınların bir diğer amacı da LAİK hassasiyeti kaşımak, ORDU'yu kışkırtmak üzerineydi!

Yani hiçbir şey tesadüf değildi!

Haber değeri taşıdığı için yapılmıyordu olanlar! YABANCILAR pişiriyor, dünyaya servis ediyor, içerideki bazı isimler de aynen alıp iç piyasaya sunuyordu! Operasyon YAZI İŞLERİ MUTFAĞINDA başlıyordu!

Bu nedenle Türkiye'de BASIN asla ve kat'a TÜRKLER'e bırakılmadı!
Bilmeden ya da bilerek DIŞARIYA çalışacak insanlar aranır ve bulunur!
Yatırım bunlar üzerinedir!

Savundukları değerler, MUSEVİ BARONLARIN koydukları kurallardır!
Türkiye'yi kontrol edebilmek için ihtiyaç duyulan bütün motivasyonları, bu arkadaşlar gazete ve televizyonlarından savunur!
İşleri budur yani!

Ama bizler her şeyi HABER ve ÖZGÜRLÜK olarak ele alırız!

Devleti elinden bırakmak istemeyenlerin hakkını savunmanın ismi buralarda ÖZGÜRLÜK'tür!

Şimdi bu özgürlük korosu, perde arkasından Hakan Fidan'a yöneldi!
Gören gözler emri kimin verdiğini pekala seçebiliyor!

Bir türlü deviremedikleri Erdoğan şimdi dolaylı hedef!
Etrafını boşaltıp zayıflatmak istiyorlar! İşe de "SIR KÜPÜM!" dediği Fidan'dan başladılar!

Biraz geriye dönüp bakın!

Kaçırılan pilotlarla ilgili yazılıp çizilenlere!
Hem Erdoğan hem Fidan için neler söylendi!

Birileri çıkıp "Hani güçlü devlettik arkadaş?" diye sordu!

Öteki de "Gücünüz Gezi'deki çocuklara mı yetiyor?" diye tamamladı!

Yangına körükle giden arkadaş da, "Biber gazı olmasa siz bir hiçsiniz!" sözleriyle ahkam kesti!

Ama en güzel cevabı müthiş bir operasyonla kurtarılan asker kökenli pilot Murat Akpınar verdi:

Devletimizin büyüklüğünü bizzat gördük! Türkiye tartışmasız çok büyük bir ülke!

Çok ayrıntılara girmiyorum ama film gibi bir operasyonla kurtarılan pilotların anlattıklarını, bazıları iyi dinlemeli!

Türkiye bölgede her yerde her operasyonu yapacak kadar güçlüyken, devleti küçük düşürmek için yayın yapmanın ne demek olduğunu bazıları bir kez daha sorgulamalı!

Pilotları dinleyince devletin gücü ve bütünlüğü ortaya çıkıyor!

Hatta pilotları kaçıranların bile "Türkiye bize yardım etmeli" demesi, sanırım neden Hakan Fidan'la uğraşıldığının en büyük göstergesi!
Sanırım BARONLARA kulak verenler "Biz nerede yanlış yaptık!" diye özeleştiri yapmalı!

Tabii bu soruyu soran oralarda duramaz, o da ayrı konu!

Çünkü amaç, dışarıda pişirilen ve ismi "ERDOĞAN GİDECEK" olan yemeği içeride dağıtmak!

Bir de bizi düşünün! "Türkiye büyük devlet" dedikçe, birileri çıkıp "Hadi canım sen de" diyor!

Kendi ülkesinin büyüklüğünden, gücünden, etkisinden rahatsız olanlara ne denir ki!

Hep altını çizdiğim gibi ülkede ne olduğunu anlamak istiyorsanız, yazılıp çizilenlere iyi bakın!

Medya aynadır!

Herkesin yüzü açık seçik ortada!

Buradaki yüzler ne Erdoğan'ı ne de Fidan'ı götürebilir!
Aynanın onlara yalan söylediğini geç olmadan anlamaları lazım!
Yoksa biri çıkıp o aynayı tuzbuz eder!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder