5 Ekim 2013 Cumartesi

islamda çok eşilik ve miras konusu

Din düşmanları bu meseleleri kullanmaya devam etmekten bıkmadıkça biz de cevaplarını vermekten bıkmayacağız Allah'ın izniyle....

Sırasıyla;

1. İslam'da 4 kadınla evlilik
2. Şahitlikte 1 erkeğin 2 kadına denk tutulması
3. Mirasta kadına 1 pay erkeğe 2 pay verilmesi
4. Kadınlar hakkında hadisi şerifler

1. İSLAMDA 1 ERKEĞİN 4 KADINLA EVLENEBİLME İZNİNİN, HİKMETİ NEDİR?

Cevap: Çok eşliliği tahsis eden İslam değildir. Aksine var olan sınırsız evlenme düzenine bir kısıtlama getirmiştir. Yani İslam birden dörde çıkarmamış, sınırsız iken dörde indirmiştir. Mesela Giylan isimli sahabe islamdan önce 10 kadınla evliyken İslama girince dört kadınla evliliğini sürdürmüştür. İslamın esas aldığı tek eşliliktir. Ancak dörde kadar evlenmenin de önünü kesmemiştir. Nisa suresi 3. ayette “eşler arasında adaleti sağlayamayacaksanız tek eşle yetinin” buyurulmakta ve Nisa suresi 129. ayette de “Ne kadar istesenizde eşleriniz arasında adaletli davranmaya güç yetiremezsiniz” buyurulmaktadır. Bu ayetler açıkca tek eşliliği tavsiye etmektedir. Görüldüğü gibi esas olan tavsiye edilen her zaman tek eşliliktir ancak birden fazla eş almanın önü kesilmemiştir. Örneğin Batı hukukuna göre bir erkekle bayan evlense ve kadın mesela felçli hale gelse erkek ikinci bir eş alamaz. O eşini boşamak öyle evlenmek zorundadır. Ancak İslam “ilk eşinle boşanma, onunla evli kalmaya devam et ancak bir başka eş al” der. Acaba hangisi daha insancıldır! İslam tüm insanların dinidir. Sağlıklı olan insanlara tek eşliliği tavsiye ederken, birden fazla eş almanın önünü kapatmayarak örnekte olduğu gibi çeşitli mağduriyetleri de engellemektedir. Ayrıca kadın, evlenmeden önce nikah akdi yaparken “benden başka kimseyle evlenmeyeceksin” diye akidde de bulunabilir. Eğer erkek buna uymazsa nikahı geçerli olsa da “sözünü tutmamaktan dolayı” sorumlu olur. Psikoloji biliminin de verileriyle sabit olduğu üzere uzun bir süre cinsel isteklerini yerine getiremeyen insanlarda derin psikolojik sorunlar, nevrozlar oluşmaktadır. Aynı zamanda, erkeklerinde olmak üzere, özellikle kadınların aile kurma, çocuk sahibi olma gibi his ve istekleri yoğundur. Almanya’da 2.dünya savaşından sonra kadın nüfusu erkek nüfusunun üç katına ulaşmış ve toplumda bir çok kadın eşsiz kalmıştır. Bu durumda bekar ve dul kalan kadınların cinsi ve hissi ihtiyaçlarını karşılamak sağlıklı bireyler kalabilmelerini sağlamak için önümüzde üç çözüm yolu vardır.1. tek eşlilik şart olur eşsiz kadınlar kimseyle evlenemez ve aile yaşamı, cinsel yaşamı olmayan kadınların sağlıklı kalması beklenmez. 2. Erkeklerle kadınlar arasında serbest bir ilişki düzeni olur ve aile kurumu denen bir şey olmaz veya aile içi bozulmalar meydana çıkar. 3. Bir erkeğin birden fazla kadınla evlenmesine müsaade edilir ve her kadının bir eşi ve ailesi olur. Aklı selim olan herkes, üçüncü şıkkı seçerek evli olmayan kadınların gerek psikolojik gerek fizyolojik durumlarını düzeltmeleri ve bir yuva ortamında olmaları için en mantıklı yol olduğunu kabul eder. Dört kadınla evlilik bir emir değil, sınırsız evliliğe bir sınırlamadır. Tavsiye edilen de her zaman tek eşliliktir. İslam’da dört evliliğe karşı olan kişilerin zinaya karşı olmamaları da garip bir durumdur.Zira onlar zina yapacakları kişi sayısında kendilerine bir sınırlama getirmezler. Kadınların neden dört erkekle evlenemeyeceğini soranlar, yüzlerce belki de binlerce senedir doğan çocuğun ana belli baba kim olduğunun nasıl ortaya çıkacağı sorusuna cevap almak gerekir.

2. KURAN’DA 1 ERKEĞİN ŞAHİTLİĞİNİN 2 KADININ ŞAHİTLİĞİNE DENK TUTULMASINI KADINI AŞAĞILAMAK OLARAK GÖRENLER VAR?

İslam’da kadın aşağılanmaz. Kadını aşağılayanı aşağılayan da zaten Peygamber efendimiz(sav) dir. Öncelikle ayetin tümünü verelim; “Eğer üzerinde hak olan borçlu, akılca noksan veya küçük veya yazdırmaktan âciz bir kimse ise, onun velisi adalet ölçüleri içinde yazdırsın! İçinizden iki erkek şahit de tutun! İki erkek bulunmazsa o zaman doğruluklarından emin olduğunuz bir erkek ile iki kadının şahitliğini alın! Kadınlardan birinin unutması halinde ikincisinin hatırlatmasına imkân vermek için.” (Bakara, 282) Ayeti anlamak için öncelikle iniş sebebine bakalım. Ayet ticaret hukukuyla ilgili bir ayettir. Tarihin her döneminde (günümüzde de) olduğu gibi o dönemde de ticaretle uğraşanlar genellikle erkekler olmuştur. Kadınlar bu alana fazla el atmamışlardır. Ticaret alanında pek faaliyet göstermeyen kadınların elbette o alanın terminolojisini iyi bir biçimde bilmesi beklenemez. Üstelik genelde günün büyük çoğunluğunu ev işleriyle geçiren kadın, zamanının büyük çoğunluğunda işinde olan erkeğe göre bu bilgisini hatırlaması elbette daha zor olacaktır. Buna benzer konularda da mahkemeler tarafından bu şahitlik hükmü uygulanmıştır. Hüküm o işte ehliyet sahibi olmaya göre verilmiştir. Nitekim Peygamberimiz (sav) in bir tek kadının şahitliğini kabul ettiğine dair hadis rivayetleri de vardır. (Zevaid, 4/201). Keza İmam Zühri’nin bildirdiğine göre, erkeklerin vakıf olması zor olan, kadınların vakıf olmaları daha kolay olan konularda kadınların tek başına şahitliklerinin geçerli olduğu hususu İslam tarihi boyunca bilinen bir gerçektir.(Nasbu’r-raye, 4/80). Mesela; Erkeklerin değil, kadınların görme ihtimali daha kuvvetli olan doğum, bekaret, çocuğun doğarken diri olduğunu gösteren sesinin çıkıp çıkmadığı, kadınların bedenlerindeki bazı yaralar ve benzeri bazı kusurların tespiti konusunda alimlerin büyük çoğunluğuna göre tek başına kadınların şahitliği yeterlidir. Bu gibi konularda, İslam aleminin en büyük imamı kabul edilen İmam-ı Azam Ebu Hanefi, İmam Ahmed bin Hanbel gibi alimler adalet sahibi bir tek kadının şahitliği geçerlidir demişlerdir.(Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, 6/571-572). Ancak günümüzde kendini bahsedilen alanlarda geliştirmiş bir kadın, bir erkeğin şahitliğine denk tutulur mu derken hayır denilir. Çünkü Kuran ayetlerinin hükümleri kıyamete kadar geçerlidir. Çünkü, “Unutkanlık” gerekçesi, işin başka boyutunu da ortaya koymaktadır. Yani burada gerçekten akılları noksan kadınlar değil, büyük çoğunlukla karşılaşacakları, gebeliğin, loğusalığın, özellikle de her ay söz konusu olan ay halinin, kadının psikolojisi üzerindeki tesiri inkâr edilemez. Kadınların sıklıkla karşılaştığı bu hal durumlarının onların bahsedilen konulardaki şahitliklerinde, hatırlama düzeyine olumsuz tesir edebilecektir. Bununla birlikte, psikoloji ve özellikle de jinekoloji bilim dalı uzmanlarınca yapılacak ciddi bir araştırma, bu konuda önemli gerçekleri ortaya çıkaracaktır. Diğer azınlıkta kalan alimler ise şahitlik meselesine getirdiği yorum, “Şahitlik gibi mahkeme barındıran konular ciddiyet bağladığı ve bu yüzden işin içine tehdit gibi zorlayıcı ve insanları korkutucu faktörler girebileceği için erkek şahite karşı kadın tek başına yalnız bırakılmamış yanına bir destek daha verilmiştir” diye yorum yapmışlardır. Ancak bu azınlıkta kalan alimler dışında yazıda belirtilen neden bunun hikmeti olarak görülmüştür. Her halükarda kadının aşağılanması söz konusu değildir. Zaten ayette de 2 kadın şahit getirin çünkü erkek kadından üstündür ve bir erkek iki kadına denktir denmemiş “kadınlardan biri unutursa diğeri ona hatırlatsın” denilmiştir. Burada kadının aşağılandığını iddia etmek mümkün değildir. Kasdedilen kadının yaşam şartları, kadına has doğum, loğusalık, ay hali gibi hallerin psikolojisine ve duygusallığına etkisi ve duygusal yapısının kadında oluşturabileceği unutkanlık halidir. Ayet, Kadının aşağılanması değil yapısıyla ilgilidir.

3. MİRAS

SORU:

KURAN'DA KADININ MİRASTAN 1 PAY, ERKEĞİN 2 PAY ALMASININ HİKMETİ NEDİR?

Cevap:

İslam'da evin geçim görevi ve kadının ihtiyaçlarının karşılanması görevi erkeğe aittir. Kadının ise sahip olduğu mal tamamen kendisine aittir. 2 pay miras alan erkek bu mirası çocuklarının ve eşinin ihtiyaçları için de harcamak zorundayken, 1 pay alan kadının aldığı pay tamamen kendisine aittir. Parayı dilediği gibi harcama , tasarruf etme hakkı vardır. Erkeğin ise eşine ve çocuklarına harcama yapması şarttır. Dolasıyla adalet sağlanmış olur. Bu erkeğin üstün tutulduğunun göstergesi değil, kadına verilen ekonomik bağımsızlığı sürdürmek yanında harcama zorunluluğu olan erkeği mal olarak zor durumda bırakmamak içindir. Bu hükümler, evinde ekonomik bağımsızlığını kaybedeceği zaman anlayışsız bir koca tarafından ezilecek kadını ezdirmemek hikmetindedir. Böyle derdi olmayan kadın eşiyle malını paylaşabilir.

Bunun yanında kadının evlenmeden önce aldığı mehirinde aynı şekilde sadece kendi mülkiyetinde olduğunu ve eğer(meşru dairede) herhangi bir işte çalışırsa, kazandığı paranın da tamamen kendi mülkiyetinde olduğu ve erkek gibi eve harcama zorunluluğu olmadığını hatırlatalım. Ancak dilerse eve harcama yapabilir, paylaşabilir.

4. KADINLAR HAKKINDA BİR KAÇ HADİS-İ ŞERİF;

“Sizler, kadınlar hakkında birbirinize iyilik ve hayır tavsiye ediniz.”(Müslim)
“Hanımlarınızı üzmeyin. Onlar, Allahü teâlânın size emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin!” (Müslim)
“Hanımınıza yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, onları dövmeyin, onlara “çirkin” demeyin, fenâ söz söylemeyin”(Müslim)
"Kadınlara karşı hayırhah olun (güzel davranın)." (Buhari)
“Hanımı ile iyi geçinip şakalaşanı Allahü teâlâ sever, rızklarını artırır.” (İ.Lâl)
“En üstün mümin, hanımına, en iyi, en lütufkâr davranan güzel ahlaklı kimsedir.” (Tirmizi)
“Bir mümin, kötü huylu diye hanımına kızmasın! İyi huyu da mutlaka vardır. İyi huylarına baksın.” (Müslim)
“Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür.” (İ.Asakir)
“Kadınlara iyi muamelenin dışında bir şey yapmak hakkına sahip değilsiniz.”(Tirmizi)
“Allah’ın kulları olan kadınları dövmeyin”(İbni Mace)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder