Syriana filmi, Vector firması ve CPMIEC
2006 yapımı Syriana, politikada dönen pazarlıkları anlatan parlak bir filmdi. Filmin ana konusu Ortadoğu'da yaşanılan entrikaları özetlemeye yetiyordu. Filmde Prens Nasır Al-Subaai, Basra Körfezi'ndeki doğalgaz ve petrol zengini bir ülkenin, tahta geçmesine kesin gözüyle bakılan karizmatik varisidir. Gerçekçi ve ayakları yere bana biridir ama küçük kardeşi öyle değildir. CIA ajanlarının elinde oynattıkları zavallı bir figürdür. Prens Nasır babası gibi ABD'nin her dediğine evet diyen diri değildir. Ülkesindeki doğalgaz çıkarma haklarını büyük bir Amerikan şirketinden alıp Çinlilere verince enerji piyasasında dengeler bozulur.
İhaleyi Çinlilere verdiği andan itibaren ABD istihbaratı var gücüyle Prens'e baskı yapmaya başlar. Amaç dengesiz ve ABD yanlısı küçük prensi iktidara getirmektir. Filmin sonunu söylemeyeyim ama doğalgaz ihalesini Çin'e veren Prens Nasır'ın etrafındaki dost bildiği yakınlarının yaptıkları tam bir ibret vesikasıdır.
Bu filmi hatırlamama sebep olan Türkiye'nin uzun menzilli hava ve savunma sistemi ihalesini Çin'in CPMIEC firmasına vermesi oldu. Malum Türkiye NATO üyesi bir ülke ve kullandığı silah ve füzeler NATO standardını taşıyor. Ayrıca her türlü yazılım programlarımız da NATO'ya ait. Ancak durum böyle olunca NATO konsepti dışına çıkamıyorsunuz. Bu da Türkiye'nin elini kolunu bağlıyor. Türkiye'nin ihaleyi CPMIEC'e vermesi birçok dengeyi değiştirecektir. İlk günden önce ABD ve bazı NATO ülkeleri tepkisini koydu. Peki CPMIEC firması kimdir ve geçmişi nedir?
1997'de FBI ABD'nin önde gelen güvenlik firmalarından Vector Miktodalga Araştırma Gurubu'na şok bir baskın yaptı. Şirketin bütün bilgisayarlarına el konuldu. Vector ABD ordusu ve CIA için özel görevler icra eden bir şirketti. Şirketin yönetim kurulu başkanı Pentagon'a bağlı Savunma İstihbarat Teşkilatı (DIA) eski başkanı Korgeneral Leonard Perroots'tu.
Vector firması Çin'in en büyük füze üretici firmasının ortağı olmuştu. Öte yandan Çin'in geliştirdiği silahları gizli yollarla ABD devleti için satın alıyordu. Aslında Vector CIA ve Pentagon için hizmet eden bir şirketti ama bu gizli bilgiyi bilmesi gerekenler dışında kimse bilmiyordu. Şirketin Rusya'yla da bağlantısı vardı. 1990'da Supersonic Sovyet anti gemi füzesi satın almış ve Sovyetlerin mevcut füze yapısı hakkında hem CIA hem de Pentagon'a bilgi vermişti. Aynı şekilde Kuzey Kore'nin üzerinde çalıştığı füzelerin örneklerini de elde etmişti. Ancak şirket öyle bir rüşvet ağı kurmuştu ki, kimin eli kimin cebinde belli değildi. Ayrıca gizli operasyonların nerelere kadar uzandığı da tespit edilemiyordu. Bu yüzden FBI şirketi gözlem altına almıştı.
Vector'un Çin'in en büyük füze üreticisi CPMIEC'le de yakın ilişkiler geliştirmişti. Ne var ki Çin, Vector'un CIA'yle bağını öğrenince antlaşmalarını peyderpey azalttı. Bu arada Vector, CPMIEC'in silahlarını da Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkelerine el altından satmaya çalıştı. 1996 yılında CPMIEC, ABD'nin Stinger füzelerinin taslaklarını iddialara göre Vector üzerinden elde etti. CIA ve Pentagon Vector üzerinden CPMIEC firmasını bitirmeye çalıştı ama başaramadı.
ABD 1996'dan sonra CPMIEC firmasını kendi kara listesine aldı. Bitiremediği şirketin kara propagandasını yapmaya başladı. Ama CPMIEC büyümesini hızlandırdı ve şu anda dünyanın önde gelen füze üreticisi durumunda. ABD'nin bu durumdan hoşlanmaması normal. Türkiye'nin yaptığı anlaşmayı bozmak için diplomatik her yolu deneyecektir.
ABD Şubat 2013'den beri 'nükleer silahların yaygınlaştırılması anlaşmalarını' ihlal ettiği gerekçesiyle CPMIEC'e yaptırım uyguluyor. NATO ise ortak hava savunma sisteminin ittifakının sistemiyle uyumlu olmadığı gerekçesiyle Türkiye'ye tepki koydu.
Bu noktaya kadar her şey normal. Anormal olan Milliyet gazetesinin iki gün önce 'ABD füze sisteminden rahatsız' şeklindeki haberi manşetten vermesiydi. Elbette verebilirdi ama haber buram buram ABD ağzı kokuyordu. 'Türkiye'nin uzun menzilli füze savunma sistemi ihalesi ile ilgili ABD'nin yaptırım listesindeki bir Çin şirketi ile görüşmelere başlaması Washington'un tepkisini çekti' şeklinde Soğuk Savaşı dönemini andıran bir yazı yayınlandı Milliyet. İnanın Milliyet'in böyle bir haberi manşetine çekmesi manidar. Aynı haberde Lehigh Üniversitesi uluslararası ilişkiler profesörü Henri Barkey'nin ABD-Türkiye ilişkilerini kasteden, 'Pürüzlere bir pürüz daha ekleniyor' yorumu da eklenmişti. Ne denilebilir ki? Henri Barkey gibi bir yanı CIA'ye, bir yanı silah lobisine bir yanı Pentagon'a bağlı birinden ne beklenebilir ki?
Öte yandan Milli Savunma bakanı İsmet Yılmaz dünkü Vatan gazetesinden çok yerinde bir açıklama yaptı. 'Biz ortak üretim ve teknoloji transferi istiyoruz. Diğer ülkeler bunu sağlamıyorsa biz de sağlayandan alacağız' diyerek olaya noktayı koydu.
Türkiye artık sadece NATO ve Batı'ya bağlı yaşayamaz. Elbette NATO üyesiyiz ama alternatif neredeyse oraya doğru yol almak en iyisidir. Çin firmaları ABD ve Avrupa'yla da işler yapıyorlar. Türkiye niye yapmasın ki?
ABD'nin gizli servisleri, Türkiye'deki ajanları, NATO'nun gönüllü fedaileri bu antlaşmayı bozmak için her yolu deneyecektir. Bu arada Syriana filmini de unutmayın. Doğalgaz ihalesini Çinlilere veren Prens Nasır'ın sonu pek hayırlı olmuyordu. ABD ve Batı çıkarı zedelendiğinde ne kadar zalim olabileceğini birçok kez göstermiştir. Yakın tarihe bakmak yeterli
Cem Küçük
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder