ÂNDIMIZ MESELESİ?..
Alparslan Gazi Malazgirt önlerindeydi. Ordusu ekseriyetle Oğuzlar, Abbasi Hilafetinin etkin olduğu coğrafyadaki mücahit Arap kabileleri, ve aşağı mezopotamya bölgesinde ve Azerbayca...n (bugün Ermenistan sınırları içersinde de) meftun olan Şadilli gibi Ekrad kabileleri yani Kürtler Romen Diojenin karşısındaydılar(1)... Sayıları şu kardı yok bu kadardı, ne farkeder? Toplanıp Oğuz Hakanı sancağında birleşen bu müslümanlar Bizans'ın kapısına dayanmışlardı... Ve Literatür onlara "Türkler" dedi... Ogün bu gündür, Selçuklu olsun Eyyubi olsun, Osmanlı olsun, "batı" diye nitelendirdiğimiz cenah önlerine çıkan bu ümmet-i Muhammed'in ordularına, her ne kadar etniği Kürt, Arab, Çerkes vs. olsa bile ezan okuduğunda Allah'ın divanına duruyorsa, kısaca cihat eden müslümansa, bu doğulu ordulara "Türk" dediler... Bir bakıma, Türk lafzı müslümanlığı ve Abbasiden Memluk'tan sonra Osmanlı ile beraber Hattin'de, Konstantiniyye'de, Nicopolis'te, Mora'da, Mohaç'ta, ve Çanakkale'de her nekadar Arab, Acem, Türkmen, Kürt, Çerkes, Arnavut, Boşnak, Zaza, Laz, hatta Ermeni ve Rumların da zaman zaman destekleriyle katıldığı savaşlardaki Muhammedi ordulara "Türk" denmiştir...
Bütün eski sözlükleri taradığınızda, "Türk müsün" demenin, "müslüman mısın?" manasında kullanıldığını göreceksiniz... Hele Osmanlı Devleti Aliyye, Kürd Molla Güranilerin yetiştirdiği Fatih' lerin devleti, Bitlis'li İdris'lerin aydınlığında ilerleyen Yavuz'ların memleketiydi... Bir imperyum devlet yani "Büyük Devlet" olmanın getirisiydi, Ermeni sanatkârlar, Musevi iktisatçılar, Arnavut Paşalar, Rum mimarlar, Arap Alimler, Tatar Savaşçılar, Türkmen Sipahiler, hatta Rum soylu Türk akıncıları Mihailoğulalrı gibi çok renkli çok zengin bir medeniyetti...
Türk adı ne zamandan beri salt bir etnik isim oldu? Fransız İhtilaliyle... Artık ulus, yani "kısa bacaklılar uzun bacaklılar" familyası diye ayrılan hayvanlar alemi gibi, tanrı tanımaz "gördüğüme inanırım, görmediğime inanmam" pozitivist bilimin de gazıyla, Ulus Devlet Modelleri Türedi... Halbuki, bu ötekileştiren ayrıştıran "insan olmanın ortak paydasını" çürüten bir sistemdi... Nitekim faşist sistemler, dikdatörlere dua okutacak zalim yönetimler, soykırımlar, red ve inkârlar aldı başını gitti... Sultan II. Abdülhamid Han, o denli hadiseyi görebiliyordu ki, Hicaz demiryolu islam dünyasına bir mesajdı, bizim yolumuz birdir, bizi ayakta tutan birleştiren kendi elimizde olmayan ırk ve rengimiz değil, kendi hür irademizle seçtiğimiz iman ve inançlar bütününün kendisidir!...
"-Göreceksiniz yüzbaşım; ittihatçılar turancılık gayretiyle hem Rusya hemde İngiltere ile savaşa girse Allah göstermesin bu devletin parçalandığına şahit olacağız."
Sultan II. Abdülhamid Han Rahmetullahi aleyh
Ulus devleti temelleri atılarak, kendisine sadece "Büyük Devlet-Muhammed'in Büyük Devleti" diye hiçbir ırk ve etnik mensubiyetine dayanmayan, kurucu dede ismiyle anılan Devlet-i Osmaniye gibi tüm zenginliği anlayışı terk ederek, tabi bu arada büyük devlet fikri ve küresel iddialarından da vazgeçilerek sınırları içinde hapsolunmuş manevi sınırlarından da taşamayan, dibindeki 300 milyonluk paranın petrolün olduğu yaklaşık 1000 yıl beraber olduğu Arap kardeşini göremeyen, salt sloganalr ve 3. dünya ülkelerinde görülen resmi devlet ideolojisini sıvamak adına planlanan günler ve sığ vizyondan hatta vizyonsuzluktan peydah olmuş bir Türkiye Cumhuriyet'imiz vardı... Arada ola ki o üç kıta yedi iklim yetmiş iki milletin torunları olan millet, içlerinden birini seçer de o eski nizamı silinmiş hafızasına rağmen hatırlar gibi olursa, askeri veya takdik psikolojik darbe-postmodern darbelerle yatıştıracak, İngilizlerin çizdiği sınırlardan razı bir "Atatürk Milliyetçisi" olacaktık...
Bu arada yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetinin Türk tarih kurumu ve "Türkçü"lerimiz de Ortaasyanın Bilge Kağanları değil, Moiz Kohan'ların Munis Tekinalp adıyla bir Yahudi Aklı ürünü olan "Türkçülükleri" icat edildi... (Bu Türkçülük, islam ve imandan ayrı, Ümmet bilincinden gayrı, o bizim Selçuklu, Osmanlı Türkleri değil "beyaz türk" yani ırkçılığın kibarcası "milliyetçilik" anlayışıdır... Yoksa, 1000 yıl islam sancağını en ön safta taşımış bidat nedir bilmeyen Türkler değil!!!) Unutulmamalı ki hiçbir Osmanlı Padişahı bu gün ki manada Türkçü değildir, ve bütün Türkçü olduğunu iddia edenlerden daha Türktür!!! Demek ki Keramet, Türkçülükte değil, zira inançtan arındırılmış salt kan milliyetçiliği ırkçılığın kibarcasıdır...
Adının önüne TC koyarak, veya profiline Tuğra ve Padişah resimleri koyarak ne Türkiye Cumhuriyetini, ne de Osmanlı hatırasını kurtarmış sayılırız... Kabul ediyorum, biz gösterişçi bir millet olduk... Fötr Şapka giyerek medeni, sarık-cübbe takarak sahabe olunmaz!... Nedir bu şekilperestlik, manayı kaybettik...
Malesef, "Türk ırkı sağolsun"cular ve Resmi İdeolojinin uçanı kaçanı "Türk'leştirme" çabaları, Ulus Devletin ritüelleri tekdüzeliği artık "Türk" lafzını o yukarıda değindiğimiz Selçuklu, Eyyubi, Osmanlı sentezlerindeki Bir Türkmen'in Türk'lüğü kadar bir Kürd'ün Türklüğü gibi o cihad eden müslüman "Türk" manasını kaybetti ve muhteviyatını yitirdi... Çünkü sen kalkıp bir ayağı şeriatte diğer ayağıyla yetmiş iki milleti dolaşan koskoca bir imparatorluğun bakiyesinde ''Ulus Devlet'' kurarsan, olacağı buydu, yine mütedeyyin muhafazakar soy ve neseben Türkmen olamayan Ekrad, Arap, Çerkes vs. gibi unsurların hele müslüman Kürt'lerin onca inkâr ve ret politikalarına İsmet Paşa'nın Kürt Raporlarına (2) rağmen sabır ve sebat ile demokrasinin hakların özgürlüklerin geleceği günü beklemesine borçluyuz... Tabi neyidüğü belirsiz sünnetsiz boyunlarından hâç çıkan teröristlerin ve şehir uzantılarının "Kürt'lüğü", Hür ve kabul edilmiş Beyaz Türk'lerin "Türk'lüğü" gibi geçersiz ve karşılık bulmayan cinstendir...
Öyleyse, 1000 yıldır beraber yaşadığımız müslüman etnik unsurlarla ortak kimliğimiz İslâm ve ümmet olma bilinci üzerinde durulmadılır... Gayrimüslim vatandaşlarımız da yine 1000 yıldır o veya bu şekilde beraber yaşadığımız Ermeni, Rum, Musevi, Süryani unsurlarla da vatandaş olma bilinci ve şûurunu tâkip etmeliyiz...
Eğer ândımızı okumak nesillere çok şey katsaydı, bu gün 3 darbe 5 postmodern darbe sayısız hukûksuzluk, etnik unsurları red inkâr, terörist faaliyetlere istedikleri bahane üretilmezdi...
Ey benim kahraman şecaatli Kürt kardeşim !!! Ne siz kart - kurt seslerinden türediniz, ne de biz de itten - kurttan türedik !!! Bizler müslümanız, İbrahim milletindeniz, Ümmet-i Muhammediz, Ademoğullarıyız, kardeşiz... Gelin, bundan önce atalarımızın yaptığı gibi, Dünya'ya nizâm getirelim, aynı safta sırt sırta olalım, Hattin'deki gibi, Malazgirt'teki gibi, Mohaç'taki gibi, Çanakkale'deki gibi... Biz sizi asla dağdaki sünnetsizlerle karıştırmadık, karıştırmayız !!! Misak-ı Milli sınırlarımızın dahilinde olan ama bir şekilde 500 bin İngiliz Sterlini karşılığında dönemin Dışişleri Bakanı Dr.Tevfik Rüştü Aras şu sözlerle vazgeçilen Kürt'lerin ve Türkmen'lerin meftun bulunduğu Musul Kerkük her zaman dikdatör Arap yönetimi altında olan Irak yönetiminden derin travmalar yaşadı !!!
"... Ülke nazik bir durumdadır. Dokuz yıldır savaşılan bir dönemden çıkıyoruz. Musul hakkındaki kararı tanımamak, bizi ister istemez yeni bir savaşa sürükleyecektir. Faşist İtalya, aleyhimize yürümeye hazırdır. Ankara ve hükümeti bunu çok iyi biliyordu. Bunun içindir ki, bağrımıza taş basarak Musul'u bırakmaya razı olduk"(3)
Artık isimlerin, 1. Dünya savaşından sonra doğan Diktatör Ulus Devlet modeli sığ faşizan yönetimler yeni Dünya'da yer alamayacak. Artık 2. Dünya savaşı sonrası oluşan Soğuk Savaş kutuplu dünyası da demode oldu... Çağın yönetim ve güç dinamikleri petroldü, şimdi yeni enerji koridorları açılıyor, önümüzdeki 100 yıl bugün atacağımız zeki adımlara bağlı, Türkiye Cumhuriyeti olarak teröre milyar dolarlarımızı ve canlarımızı verirken, ''Ândımız'' hiç bir işe yaramadı... Artık akıllanmalı, büyük Türk hakanlarının yani resmi dili Farsça olan Selçuklu'nun, doğuştan 3 dile hakim yetişen Osmanlı'nın, yolundan gitmeliyiz... Göreceksiniz ozaman daha çok "Türk'leşicez", 3 kıtada at koşturan ecdad böyle yaptı, karşısındakini kendinden yapmak değil, karşındakini kendine gönül bağıyla bağlamaktaydı keramet... Bunu başarabildik mi? Töğbeler olsun... Şöyle bir İsmet Paşa raporlarından, devletin kamusal alan ve diğer etnik unsurlara uyguladığı politikaya bakınca, sanki biri bu devleti öyle bir ayarlamış ki, var olduğu müddetçe iç sorunlarından kafasını kaldırıp burnunun ucundan geçen enerji hatlarını görmesin, devamlı kendi içinde çatışsın ve hizipleşsin !!!
Yok arkadaş, bizler yeni nesiller olarak, daha şûurlu, gösterişten şovenizmden uzak, eski ama hâla işe yarayan 5000 yıllık Türk devlet millet terbiyesi stratejilerini uygulayarak, bin yıllık kardeşliğimizi süsleyen biiz daha da zenginleştiren kardeş etnik unsurlarımızla beraber dünya sahnesinde âdalet hûzur ve nizâmı getirecek veya bu uğurda bizden önceki milyonlarca şûhedanın yanına gideceğiz... Umarız ki, yeni düzenlemeler devletimize milletimize coğrafyamıza dünyamıza ve insanlığa faydalı olur, hâyırlara vesile olur... Yazımızın Açıklanan Demokratikleşme Sürecini takiben diğer bölümlerine de kaleme alınacak ve yayınlanacaktır...
Harun Davut Fındıkçı - Osmanlı Hanedan Vakfı
http://www.harunfindikci.com/
https://twitter.com/hd_eyyubi
Kaynak:
1-Bkz. F. Sümer-A. Sevim, "İslam Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı", TTK, 1971, s. 34 ve 57.)
2-İsmet Paşanın Kürt Raporu -Saygı Öztürk
3- TBMM Gizli Celse Zabıtları Cilt:4 sayfa:165
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder