II. RUH SAĞLIĞI
Günlük hayatta sık kullanılan bir terim olan ruh sağlığı şöyle tanımlanabilir: Ruh sağlığı, kişinin hayata uyumunda başarılı olması, kendisini ve çevresini gerçekçi olarak değerlendirebilmesi, yaşama isteği duyması, isteklerini topluma ters düşmeyecek şekilde yerine getirebilmesi durumudur. Yani ruh sağlığı, kişinin, kendisi ve çevresiyle dengeli ve uyumlu bir ilişki sürdürmesi hâlidir.
Düşünce, duygu ve davranışlarında sürekli ya da geçici olarak tutarsızlık ve uygunsuzluk gösteren kişilerde ruhsal bozukluktan söz edilebilir.
Her insanın hayatının bazı dönemlerinde ruh sağlığı bozulabilir. Ancak günümüzün modern tıp anlayışı, ruh sağlığının korunabilir olduğu, ruhsal bozuklukların büyük bir kısmının da iyileştirilebileceği şeklindedir. İnsanın davranış, düşünce ve kişiliğinin normal özellikleri ile ilgilenen bilim dalı psikoloji (ruh bilim) adını alır. Psikoloji, hastalıklar ve tedaviler ile uğraşmaz. Ruhsal bozuklukların tanınması, tedavisi ve önlenmesi ile ilgilenen bilim dalı ise psikiyatri (ruh sağlığı ve hastalıkları bilimi) adını alır. Psikiyatri, tıpta bir uzmanlık dalıdır.
Ruhsal bakımdan sağlıklı bir insanda aranması gereken özellikler şunlardır:
Kişinin kendi kendisiyle uyumlu olması, kaygı, kuruntu ve kuşkulardan uzak olmasına bağlıdır. Günlük hayatta herkesin kaygı ve üzüntüleri olabilir. Ancak sebebi belli olmayan ya da uzun süren bunaltı ve kaygılar, ruhsal bozuklukların göstergesi olabilir.
Kişi, içinde yaşadığı çevrede ilişkiler kurabilmeli ve bunları sürdürebilmelidir. Aile üyeleri dışında, meslektaşları, komşuları gibi insanlarla iş ilişkileri dışında da arkadaşlıklar kurabilmelidir. Ergenlik döneminde ise sınıf, okul arkadaşları ve oturduğu çevredeki yaşıtları ile uyumlu olmalıdır. İnsanlarla geçinebilmenin ötesinde sevgi ve saygıya dayalı ilişkiler kurabilmeli, eş seçiminde sorumluluk alabilmelidir. Yani kişi, çevresindekileri sevebilmeli ve karşılığında sevgi bulabilmelidir.
Kişi, kendine güvenmelidir. Yeteneklerini ve davranışlarını gerçekçi gözle değerlendirmelidir. Gereksiz yere aşağılık ya da üstünlük duygusuna kapılmamalıdır. Kendini iyi tanıyabilmeli, öz saygısı gerçeğe uygun olmalıdır.
Kişi, toplumda bir yeri ve görevi olduğunun bilincinde olarak yeteneklerini geliştirmeli, yeteneklerini verimli bir şekilde işe yöneltebilmelidir. Çalışma ve başarılarından tat alabilmelidir.
Kişinin geleceğe dönük hedefleri olmalı, bunlara ulaşmak için gerçekçi yolda çaba gösterebilmeli, sıkıntılara göğüs gerebilmelidir. Gerçekleştiremediği isteklerini, başka yollardan doyum sağlayarak dengeleyebilmelidir.
Kişi, yeni durumlara uyma esnekliği gösterebilmelidir. Başarısızlıklardan yılmamalı, kendini bırakmamalıdır. Geleceğe dönük umudu ve savaşma gücü bulunmalıdır.
Kişi, başkalarından bağımsız olarak girişimlerde bulunabilmelidir. Kendi başına kararlar verebilmen ve bunları uygulayabilmelidir. Hareketlerinin sorumluluğunu taşıyabilmen ve sonuçlarına katlanabilmelidir. Hatalarından ders alabilmeli, yanlışlarını düzeltmeye çalışmalıdır. Kendi kendini eleştirebilmesi ve yanılgılarını başkalarına yüklememelidir.
Kişinin yaşadığı çevre ve toplumla ters düşmeyen inanç ve değerleri olmalıdır.
Toplumun değer yargılarına ve ahlak kurallarına önem vererek, topluma uygun ve katkıda bulunan bir üye olmaya çalışmalıdır. Ön yargılara kapılmamalı, başkalarının inançlarına, kendisi paylaşmasa bile, saygı ve hoşgörü gösterebilmelidir.
Ruhsal açıdan sağlıklı bir kişi, mesleği dışında eğlendirici, dinlendirici ve kişiliğini geliştirici uğraşlar edinmelidir. Bunlar sanat, spor ve toplumsal dayanışma dallarında olabilir.
Ruh sağlığı da beden sağlığı gibi bozulabilir. Ancak özellikle 1960'lardan sonra bulunan etkin ilaçlar ve diğer tedavi yöntemleri ruh sağlığının düzeltilebilmesinde önemli rol oynamıştır. Asıl önemlisi ruh sağlığının korunması olduğundan ruh sağlığının bozulmaması için çaba gösterilmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder