18 Mart 2009 Çarşamba

EVLİLİĞE KARAR VERMEDE ETKİSİ OLAN FAKTÖRLER

2. AİLE HAYATINA ETKİ EDEN FAKTÖRLER
Aile hayatının mutlu sürdürülmesinde, aile kurulurken göz önünde bulundurulan şartlar ve aile içi ilişkiler rol oynar.

a. Evliliğe karar vermede etkisi olan faktörler
Evlilik, eşlerin birbirlerine karşı sorumluluklarının olduğu bir beraberliktir (Resim 5.2). Bu sebeple evlenecek kişinin, bu sorumlulukları karşılamaya hazır olması gerekir. Evlilik kararı verecek kişi, bu olgunluğa erişip erişmediğini kendisi değerlendirebilmelidir.
Evliliğe hazır oluşla, belli bir yaşa erişmiş olmak arasında önemli bir ilişki vardır. Yasal olarak ülkemizde evlenme yaşı 18'dir. 18 yaşından küçük olanların evlenebilmeleri, anne ve babalarının iznine bağlıdır. Bu durumda evlenecek gençlerden kızın en az 15, erkeğin ise 17 yaşında olması gerekmektedir. Genç yaşta evlenmek çeşitli sorunlara sebep olabilir. 18 yaşından önce yapılan evliliklerde hem çeşitli sağlık sorunları ortaya çıkabilir hem de evliliğin mutlu ve uzun ömürlü olması ihtimali düşüktür. Özellikle bu durumlarda çocuk sahibi olmak, bu sorumluluğu üstlenmek, genç çiftler için büyük sorunlar oluşturabilir.

Resim 5.3 Saygı, sevgi ve hoşgörü ortamında çocuklar daha sağlıklı şekilde büyürler.

Evliliğe karar vermede eşler arasındaki yaş farkı da önemli bir sorun oluşturabilir. Eşlerin ortak beğeniler edinebilmeleri ortak davranışlar sergileyebilmeleri için aralarında aşırı yaş farkı olmaması gerekir.
Evliliğe hazır oluşla fiziksel, duygusal ve sosyal yönlerden olgunluğa erişmiş olmak arasında önemli bir ilişki vardır. Evliliğin gerektirdiği sorumlulukların yerine getirilebilmesi için kişinin her yönden olgunlaşması, beceri, yetenek ve hoşgörü açısından yeterli düzeye erişmesi gereklidir.
Gençlerin ekonomik olarak geçimini sağlayacak bir geliri olmadan evliliğe atılmaları, hatalı bir davranıştır. Yani evliliğe karar verirken ekonomik yönden de olgunluğa erişmiş olmak gerekir. Özellikle evliliğin ilk yıllarında çekilen maddi sıkıntılar, aile mutluluğunu olumsuz yönde etkilemektedir. Bu sebeple de evlilik kararı vermeden önce, öğrenimini tamamlamış olmak, bir iş edinmiş olmak, askerlik görevini yapmış olmak aranan şartlardır. Askerlik için yeni evlendiği eşinden, çocuklarından uzun süreli ayrı kalmak, genç çiftlerin evlilik hayatlarında sorunlara sebep olabilmektedir. Yine askerlik süresince ekonomik sıkıntılar çekilmesi de evlilik üzerinde olumsuz etkiler yapabilir.
Evliliğe karar veren kişilerin; sosyal, eğitim, ekonomik durum, kültürel yapı ve kişilik özellikleri bakımından benzer özelliklere sahip olması gerekir. Eşler arasında iyi iletişim kurulabilmesi, ortak zevklerin paylaşılabilmesi, eşlerin her yönden uyum içinde olabilmeleri ideal çözümdür. "Davul dengi dengine vurur." atasözü bu durumu en güzel şekilde özetler. Ancak evliliklerin tümünde bu uyumu bulabilmek güçtür. Eşler arsında ne kadar çok benzer yön varsa evlilik birliğinin uyum içinde sürmesi o kadar kolaylaşır.
Evliliğe karar vermede önemli bir konu da yakın akraba evliliklerinden kaçınmanın gerekliliğidir. Bazı hastalıklar kalıtsaldır. Yani anne ve babanın genleri ile çocuklara geçerler. Yarık damak- dudak gibi doğumsal anormallikler, hemofili gibi kan hastalıkları kalıtsal hastalıklara örnek olarak gösterilebilir. Anne ya da babada görünür bir hastalık olmasa bile, eşlerin kalıtsal bir hastalığın taşıyıcısı olmaları mümkündür. Anne ya da babadan birisi hastalık taşıyıcı ise hastalık çocuklarda ortaya çıkmayabilir. Bu durumda doğacak çocukların bazıları yine hastalık taşıyıcı olurlar. Hem anne hem baba hastalık genini taşıyorsa bunların çocuklarında hastalık ortaya çıkar. Aynı hastalığın genini taşıyıcı olarak bulundurma olasılığı, normal bir çiftte pek düşük bir ihtimalken, yakın akraba evliliklerinde bu ihtimal yüksektir. Yasal bir engel olmamasına rağmen evlilik kararı verirken çok titiz davranılmalı, yakın akraba evliliği yapılmamalıdır.
Ülkemizde, özellikle mal varlığının bölünmemesi amacıyla, kırsal kesimde sık sık akraba evlilikleri yapıldığı için bunların çocuklarında pek çok kalıtsal hastalığa rastlanmaktadır. b. Aile hayatına etki eden faktörler
Aile hayatında mutluluğu etkileyen çeşitli faktörler vardır. Bunlar, aile bireyleri arasındaki ilişkinin niteliği, aile bireylerini ilgilendiren sağlık sorunları, ekonomik sorunlar, işsizlik vb.dir. Evliliklerde sorunlar, tartışmalar olabilir. Aile içi tartışmalar, aile hayatının bir parçasıdır. Ancak sorunların çözümü ve tartışmalar sırasında açık yüreklilik ve hoşgörülü davranmak esastır. Kendini karşısındakinin yerine koyarak durumu değerlendirebilmek, tartışma konularını aile dışına taşırmamak gerekir. Eşler birbirlerine karşı saygılarını kaybetmemelidir. Saygı, sevgi ve hoşgörü ortamında çocuklar daha sağlıklı şekilde büyürler (Resim 5.3). Anne baba arasındaki iyi ilişkiler çocuklara da yansır. Huzursuz, geçimsiz, sürtüşmeli aile ortamlarında çocuklar, güvensizlik ve tedirginlik hissederler. Bu onların hem ruhsal hem de bedensel sağlıklarını etkiler.

Resim 5.4 Aileler istedikleri zaman çocuk sahibi olma hakkına sahiptir.

Birbirini seven eşlerin çoğunun çocuklarını da sevdikleri, çocuk sevgisinin eşleri birbirine yaklaştırdığı unutulmamalıdır. Tartışmaların, çocukların önünde ve onları da tartışma içine katarak yapılması, çocuk üzerinde yıkıcı etkiler yapar. Çocuk için güven içinde yaşamak büyük önem taşır. Bu güveni de anne babanın uyumlu beraberliğinde araması doğaldır.
Çocuk ıslahevlerinde ve ruh sağlığı merkezlerinde bulunan çocukların anne-baba anlaşmazlığı olan ailelerden geldiği belirlenmiştir. Yeterince sevilmeyen ya da sevilmediklerine inanan çocuklarda, çeşitli uyum sorunları ile birlikte birçok bedensel hastalıklar daha sık görülmektedir. Böyle çocukların vücutça ve ruhen iyi gelişemedikleri tespit edilmiştir.
Aile içi mutluluğun sağlanması, aile bütünlüğünün korunması için, aile bireylerinin görevlerini ve karşılıklı sorumluluklarını yerine getirmesi gerekir.
Ailenin her üyesi dayanışma ve iş bölümü içinde, ailenin beslenmesi, barınması, gelir sağlaması, savurganlığın önlenmesi gibi temel konularda elinden geleni yapmalıdır. Aile birliğinin korunması amacıyla iş bölümü ve dayanışma esas alınmalı, herkes kendine düşen görevi yerine getirmeye özen göstermelidir.
Aile birliğinin diğer sosyal kurumlarla olan ilişkisi, ailenin mutluluğunda rol oynar. Akrabalar ve komşularla sürdürülen uyumlu ilişkiler, aileye güven ve destek sağlar. Öte yandan okul ve iş yerindeki ilişkiler de aileyi doğrudan etkileyen faktörlerdir. Ailenin yaşama biçimi, günlerin nasıl geçirildiği, kimlerle görüşüldüğü sosyal hayatı belirler. Bunlar da aile hayatını olumlu ya da olumsuz yönde etkiler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder