3. BÜYÜME VE GELİŞME DÖNEMLERİ
Tek bir hücre olarak hayata başlayan insan her gün büyüme ve gelişmesine devam eder. Büyüme ve gelişme bir süre sonra duraklar ve tamamlanır. Büyüme ve gelişmenin en yoğun olduğu dönem, 0-1 yaş arasıdır. İnsanın erişkin düzeye ulaştığı 18-20 yaş dolaylarında ise büyüme ve gelişme duraklama gösterir.
Büyüme ve gelişme bedensel ve ruhsal özelliklere, sağlık sorunlarına, eğitim durumuna göre dönemlere ayrılarak incelenir.
a. Bebeklik dönemi: Doğumdan 1. yaş gününe kadar geçen süreye (0-12 ay) bebeklik dönemi denir (Resim 3.3). Bebeklik dönemi, özelliklerine göre ikiye ayrılarak incelenebilir.
Yenidoğan dönemi: Doğumdan 28. güne dek geçen süre, yeni doğan dönemi olarak adlandırılır. Bu dönemde anne karnındaki duruşunu korumaya çalışan bebek, dış ortama karşı savun-masızdır ve hastalıklara karşı duyarlıdır.
Ancak ışığı ayırt edebilecek kadar görür. Günün büyük bir kısmını uykuda geçirir. Emme, yakalama, tutunma, arama gibi bazı reflekslere sahiptir. Başını dik tutamaz, çevreye ilgisi yoktur. Sadece gürültüyü algılayabilir. Sorunlarını ağlayarak dile getirir.
Resim 3.3 0-365 gün arası bebeklik dönemi olarak tanımlanır.
Bebek, her yönüyle anneye bağımlıdır. Anneyi ve özellikle anne memesini ya da biberonu kendisinden ayrı olarak algılamamaktadır. Yeni doğan dönemi, sağlık açısından da riskler taşıyan önemli bir dönemdir.
Yenidoğan sonrası dönem: 1-12 ay arası dönemdir. Hızlı bedensel büyüme dönemi olan bu dönem sonunda bebek, doğum ağırlığının 3 katına erişir. Boyu da doğum uzunluğunun yarısı kadar daha uzar. Yani 3300 g doğan bir bebek 1 yaşında yaklaşık 10 kg olurken, 50 cm olan boyu da 75 cm'ye ulaşır. Sürekli duygusal alışveriş içinde olduğu annesine tamamen bağımlıdır. Bebek, 3. aya doğru annesini tanımaya başlar.
Anne babanın sevgisi ve bakımı bebeğin güven duygusunun gelişmesine yardımcı olur. İstekleri zamanında yerine getirilen, beslenme ve bakımı düzenli olarak yapılan bebekler daha mutlu, daha güvenli bir hayat sürer. Bu da bebeğin ileride geliştireceği kişiliği olumlu yönde etkiler.
2. aydan itibaren baş kontrolü gelişir. Hareketli cisimleri izlemeye, ellerini kontrol etmeye başlar, uzanmaya çalışır. Sesi izler, güler. 5. ayda ters dönebilir, uzandığı nesneleri yakalayabilir. 6. ayda destekle oturabilir, eline aldığı bir cisimle vurarak ses çıkarabilir. Yabancıları ayırt edebilir. 7. aydan itibaren desteksiz oturabilir. İki eliyle de cisimleri tutabilir. Mama kaşığını ağzına götürebilir. 8. ayda kolundan destek olunca doğrulup oturabilir. Cisimleri yere atarak ses çıkarmayı sever. Cisimleri bırakıp geri alabilir. 9. aydan sonra destekle ayakta durabilir, yürümeye çalışır. Hece tekrarlarından oluşan "baba", "dede" gibi kelimeleri söyleyebilir. 10. ayda yardımsız ayağa kalkar, kelimeleri tekrarlamaya çalışır, bardaktan su içebilir. 12. ayda elinden tutulunca yürüyebilir. Eğilip yerden cisimleri alabilir. Söyleyebildiği kelime sayısı artar, sevgisini belli eder. Komik davranışlarını tekrarlar. Bütün bunların yanı sıra büyüme ve gelişme sürecindeki davranışlar bebekten bebeğe farklılık gösterebilmektedir.
Bebeklik dönemindeki çocuk, acıdan ve zevk vermeyen olaylardan kaçar. Beklemeyi bilmez, engellenmekten hoşlanmaz. İhtiyaçlarının hemen giderilmesini bekler.
Resim 3.4 1 -6 yaş arası çocukluk dönemidir.
Bebeklik dönemi: Doğumdan birinci yaş gününe kadar geçen süredir (0-365 gün). Yeni . doğan ve yeni doğan sonrası olarak ikiye ayrılır.
Yeni doğan dönemi: Doğumdan 28. güne kadar geçen süredir.
Yeni doğan sonrası dönemi: 1-12. aylar arasındaki büyüme ve gelişme dönemidir.
Özerklik dönemi (Anal dönem): 1 ve 3. yaşlar arasındaki büyüme ve gelişme dönemidir.
Oyun dönemi: 3 ve 6. yaşlar arasındaki okul öncesi dönemdir.
Okul çağı dönemi: 6-11. yaşlar arasındaki hayat dönemidir.
Ergenlik dönemi: 12-21. yaşlar arasındaki çocukluktan ergenliği geçiş dönemidir.
Yetişkinlik dönemi: 21-65. yaşlar arasındaki toplumsal sorunları çözme ve olgunluk dönemidir.
Yaşlılık dönemi: insan hayatının 65. yaştan sonraki dönemidir.
Kollagen: Derinin, dermiş denilen alt tabakasında bulunan, protein yapılı, deriye destek ve esneklik kazandıran demetler hâlindeki maddedir.
b. Çocukluk dönemi: 1 -6 yaşlar arasındaki dönem olan çocukluk dönemi, kendi arasında özerklik ve oyun dönemi olarak ikiye ayrılabilir (Resim 3.4).
Özerklik dönemi: 1 ve 3. yaşlar arasındaki bu dönem anal dönem ya da tuvalet eğitimi dönemi olarak da bilinir. Çocuğun bağımlılıktan kurtulmaya başladığı, yürüyüp konuşabildiği, çevreyi araştırabildiği bir süreçtir. Anal bölgeye ilgi gösteren ve dışkılama olayından zevk alan çocuk, bu işlemi anneye ödül ya da ceza olarak uygulayabilir. Bu dönemin en büyük özelliği tuvalete çıkma eğitimi vermeye çalışan anne ile sınırsız özgürlük kullanmak isteyen çocuk arasındaki sessiz çekişmedir. Annenin baskıcı tutumu sonucu çocuk, ilerdeki hayatında boyun eğen, aşırı sessiz, sakin, uysal bir kişilik geliştirebilir. Annenin kısıtlamayan, serbest tutumu ise çocuğun kural tanımayan bir kişilik geliştirmesine sebep olabilir. Baskıcı annelerin çocuklarında aşırı titizlik, aşırı düzenlilik, içe kapanıklılık, inatçılık gibi özellikler ortaya çıkabilmektedir.
İleri yaşlarda böylesine önemli etkisi olan tuvalet eğitimine başlamak için en uygun zaman 12 ve 15. aylar arasıdır. Ancak özellikle dışkılamanın kontrolü için çocuğa 2 yaşına kadar süre tanınması gerekir. Bu süre içinde aşırı baskı yapılmadan ve çocukta tepkiye sebep olunmadan kararlı bir tutumla, dışkılama düzene konmalıdır. Çocuklar genellikle 2 yaşlarında idrar yapma isteklerini haber verebilirler. Ancak 3 ve 4. yaşlara kadar özellikle geceleri altlarını ıslatabilirler.
Bu dönemdeki çocuk yasak ve kurallara karşı bağımsız davranmak ister ve bir direnç gösterir. Egemenliğini anneye bırakmak istemez. Dışkılama ve dışkı, ilgi merkezi hâline gelir. Güven duygusu veren emzik, battaniye, tüylü oyuncak gibi nesnelere sıkı sıkıya bağlılık gösterir. Yiyeceklerini kendisinin yemesi ve çevreye bulaştırması ona zevk verir. Bu nedenle annenin, kendisini beslemesine karşı direnir. Çevresindeki eşyalara karşı vurucu kırıcı davranışlar sergilemekten hoşlanır.
Bu yaş grubunda, kendini olayların merkezi olarak gören çocuklar arasında grupla oynama alışkanlığı yoktur. Çocuk inatçı, olumsuz, hareketli, isteklerinde ısrarcı bir görünümdedir. Özellikle kazalara karşı korunması gerekir.
Özerklik döneminde yürümesi, konuşması gelişen çocuğun, bedensel olarak da güçlendiğini, kaslarının, kemiklerinin geliştiğini gözlemek mümkündür. Dönemin sonunda dengeli olarak parmak uçlarında yürüyebilen, giyinip soyunabilen, su dolu bardağı dökmeden götürebilen, tek ayak üzerinde durabilen bir çocuk hâline gelir.
Oyun Dönemi: 3-6 yaş arasındaki okul öncesi dönemine oyun dönemi adı verilir. Özerklik dönemindeki inatçı, huysuz, olumsuz çocuk yerine, girişken, sevecen, canlı, hareketli bir çocuk gelmiştir.
Oyun çocuğu, kendi işini kendisi yapmayı ister. Neşeli, oyunu seven, paylaşmayı bilen, kendi yaşıtlarıyla oynayabilen bir çocuktur. Konuşkan ve hayat doludur. Sürekli soru sorar. Öğrenmeye karşı çok isteklidir. Kelime dağarcığı geliştiği için güzel bir anlatım gücü kazanmıştır. Zarar verme, kırma gibi özellikler, yerini söz dinlemeye bırakır. Girişkendir ve herkese yardım etmeyi sever. Yaramazlıkları, sevimli yaramazlıklara dönüşmüştür. Masallara, çizgi filmlere ihtiyaç duyar. Gerçeküstü korkutucu kahramanlara, öcülere, hortlaklara inanır. Hayal gücü çok gelişmiştir. Olayları abartma ve çarpıtma ile anlatır. Tekerlemelere ve ayıp kelimelere ilgi duyar. Her şeye kolayca kanar. Gerçekle hayali ayırt edemez. Genital bölgeye ilgisi en üst düzeydedir. Fırsat bulduğunda cinsel organlarıyla oynar ve bundan zevk duyar. Nasıl doğduğunu sorar.
Benlik duygusu iyice gelişen oyun çocuğunun en önemli özelliği, kız ve erkek ayrımına varmasıdır. Kızlar, annelerini taklit ederek onlar gibi davranmaya çalışırlar. Erkekler ise babayı kendine örnek alır. Anne gibi davranan, onunla bir arada iş yapmaktan hoşlanan kız çocuk, süslenmeye merak sarar. Kendisini babaya beğendirmeye çalışır. Bazen bu durum, belirgin bir kıskançlık gösterisine döner. Anneyi, baba konusunda kendine rakip olarak görebilir. Babaya hayrandır. Erkek çocuklar da baba gibi davranmak, onun gibi yürümek, tıraş olmak ister. Hiç kimsenin babasından daha güçlü, daha akıllı olduğuna inanmaz. O da anneyi babadan kıskanacak kadar anneye hayrandır. Bu romantik sevgi, kız ve erkek kimliğinin benimsenmesinin doğal sonucudur.
Çocuk, anne ve babayla özdeşleşme sırasında gözlemlerinin yanı sıra anne babanın istek ve eğilimlerine de uymaya çalışır. Böylece onların doğru ve uygun gördüğü davranışları yapmayı benimser. Onların kötü bulduğu ve beğenmediği davranışlardan kaçınır. Özdeşleşmenin sağlıklı olabilmesi için anne baba ile çocuk arasında sevgi ve güven ilişkisi temel şarttır.
Üst benliğin gelişmeye başlamasıyla dönemin sonuna doğru toplumda kabul edilen davranışlara yönelen çocuk, yapıcı ve yaratıcı olur. 5-6 yaşlarda üst ben'in (süper ego) gelişmesi tamamlanır böylece çocuk, duygu ve davranışlarını kontrol edebilmeye başlar. Anne ve babayı cinsel öğeler olarak görmekten vazgeçer. Bu dönemde kız çocuklara kadınlık, erkek çocuklara erkeklik rolünün benimsetilmesi ilerideki dönemlerde cinsel davranış bozukluklarının önlenmesinde büyük önem taşır.
Resim 3.5 Okul çağı dönemindeki çocuklar
c. Okul çağı dönemi: 6-11 yaşlar arasındaki dönemde çocuk (Resim 3.5), aile ortamından farklı olarak okul yaşamına başlar.
Böylece toplumsal çevreye karışır. Kişilik gelişimini tamamlayan çocuk, bekleyebilmeyi ve engellere karşı koymayı öğrenir. Okul çevresi ve eğitim, çocuğun bakış açısını genişletir. İyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı ayırt eder ve kelime dağarcığı ile konuşma yeteneği gelişir. Zaman, sayı, uzay kavramları gelişir. Somut düşüncelerin yanı sıra soyut düşüncelere de geçiş başlar. Hayalle gerçeği daha rahat ayırt edebilir.
Okul çağı döneminde çocuğun büyüme hızı yavaşlar. Ancak el kol becerileri ve dengesi artar. Oyun çocuğunda olduğu gibi canlı ve hareketlidir. Oyun evden sokağa, dışarıya kaymıştır. Hayalî kahramanlar, çeteler, gruplar oyunlarda egemendir. Gruplarda zayıf olanlar ezilir. Liderlik isteği belirginleşir ve saldırgan davranışlar görülebilir. Gruplar tek cinslidir. Karşı cinsi küçük görür ve oyunlarına almazlar. Çevre tarafından beğenilme isteği vardır. Beceriksizlik ve hor görülme durumunda çocukta aşağılık duygusu gelişebilir. Başkalarının kusurları ile alay etmek bu yaş grubunda sık görülen bir davranıştır. Bu dönemde cinsel merak yatışarak, durgunlaşır. Çocuk bu konuda soru sormaz, cinsel konulardan kaçar.
Resim 3.6 Ergenlik 12-21 yaşlar arasındaki dönemdir.
d. Ergenlik dönemi: Hayatın 12-21 yaşlar arasındaki karmaşık bir dönemidir (Resim 3.6). Ergenlik dönemi özelliklerine göre erken ergenlik, tam ergenlik ve geç ergenlik olarak üçe ayrılır.
e. Yetişkinlik dönemi: 21-65 yaş arasındaki hayat dilimi yetişkinlik dönemi olarak adlandırılır (Resim 3.7). Meslek seçimi, eş seçimi, iş seçimi gibi önemli kararların verildiği ilk dönemlerde sağlık sorunları sık görülmez. Bu dönemde genç yetişkin, ebeveynleri ile karar ve davranışları konusunda çatışmalar yaşayabilir. Ayrıca akrabalar ile sürtüşmeler, iş yeri ve diğer sosyal alanlarda çatışmalar görülebilir. Meslek sorunları, politik görüş farklılıkları, zorluklar karşısında ortaya çıkan çatışmalar genç yetişkinleri etkiler. Genç yetişkin dönemi, ilk sorumlulukların üstlenildiği, ileriki hayatta meslek ve aile bağlarını belirleyecek olan 21-35 yaş arası dönemdir. Dönemi ruhsal açıdan kuvvetlenerek geçiren genç yetişkin, daha sonraki hayatında da mutluluğu yakalamaya adaydır. 30 -55 yaş arası dönemde, önceki dönemlerde elde edilen tecrübeler hayata yön verir. Mesleki başarının yüksek düzeyde olması gereken bu dönemde en büyük sorunlar aile geçimsizlikleri, iş yeri ve mesleğe ait sorunlar, alkol bağımlılığı, orta yaş bunalımı ve artan sağlık sorunlarıdır. 35-40 yaşlar arasında kişiler evliliklerini, gençlik düşlerinin ne kadarını gerçekleştirebildiklerini, hayattan beklentilerini sorgulayarak bunalıma düşebilirler. Bu da alkol bağımlılığı ve ruhsal çöküntüler gibi ağır sonuçlara yol açabilir. Ancak herkesin bu krizi yaşayacağı söylenemez. Kadınlarda 45-49 yaş arasında âdetten kesilmeyle erkeklerde ise 50-55 yaş arasında yaş dönümüyle ilgili sorunlar ortaya çıkabilir. Yetişkinlik döneminde ruhsal yönden sağlıklı olabilmenin önemli bir şartı zamanın olumlu bir şekilde değerlendirilebilmesidir. Boş zamanların olumlu işlerle değerlendirilmesi, kişinin kendini geliştirmesine, sosyal hayatın gelişmesine, monotonluktan kurtulmaya hatta ekonomik olarak gelir elde etmeye yarayabilir. Toplumumuzda görüldüğü gibi ayağını uzatıp televizyon seyretmek boşa zaman kaybetmektir.
Resim 3.7 21-65 yaş arası yetişkinlik dönemidir.
f. Yaşlılık dönemi: İnsan hayatının 65 yaştan sonraki dönemi yaşlılık dönemi olarak adlandırılır (Resim 3.8). Bu dönemde bedensel fonksiyonlar da yaşlanmaya adapte olmaktadır. Gözlerde uyum yeteneğinin azalması ile yakını görememe, vücut direncinin azalması, çabuk yorulma, tat duyusunun bozulması, ısı değişimlerine duyarlılık gibi belirtiler ortaya çıkar. Hücre sayıları azaldığı gibi hücre fonksiyonları ve içerikleri de değişir. Bu nedenle kaslar zayıflar, eklemlerde kireçlenmeler başlar. Bu yapısal çöküşle birlikte yenilenme işlemi de yavaşlar.
Resim 3.8: 65 yaşından sonraki yaşlılık dönemidir.
Yüksek tansiyon: Kan basıncı yüksekliği. Kan akımının damar çeperlerine yaptığı basıncın normal değerlerin üstünde olması.
Felç: Çeşitli nedenlerle vücudun bir bölümünün işlev görememesi ve uzuvları kullanamama hâli,
Diyabet: Şeker hastalığı. Pankreastan insülin hormonu salgılanmasının bozulmasına bağlı olarak ortaya çıkan kan şekeri yüksekliği bir çok organı etkileyerek işlev bozukluklarına hatta ölüme sebep olabilir.
Tiroit hormonları: Tiroit bezinden salgılanan ve vücut metabolizmasını etkileyen hormonlardır.
Androjenler: Erkek tipi cinsiyet özelliklerini belirleyen bir grup hormondur.
Östrojenler: Kadın tipi cinsiyet özelliklerini belirleyen bir grup hormondur.
Skrotum: Erkeklerde, içinde testislerin bulunduğu kese.
Menopoz dönemi: Ülkemizde genellikle 45-49 yaşlar arasında görülen, âdet kanamalarının ve doğurganlığın bitiş dönemi. Bu dönemde hormonal değişikliklere bağlı çeşitli rahatsızlıklar görülebilir.
Meni: Teslislerden ve bazı diğer bezlerden salgılanan sperm içeren sıvı.
Kollagen adı verilen yapı harcı niteliğindeki maddenin dayanıklılığının bozulması ile yaşlılığın gözle görülen belirtileri oluşur. Yaşlı insanların ciltlerinde görülen kırışma ve sarkmalar bu şekilde oluşmaktadır.
Yaşlılıkta dolaşım bozukluğu, kalp hastalıkları, felçler, yüksek tansiyon, eklem bozuklukları, diyabet (şeker hastalığı) gibi süreğen hastalıklar sık görülür. Hücrelerin görevlerini yapamamaları sonucunda organizmanın giderek direncini yitirmesi ve hastalıklarla baş edememesi kaçınılmaz son olan ölümü hazırlar. Ölüm yaşı üzerinde kalıtım, yaşam şekli ve şartları, aşırı alkol, sigara kullanımı, ruhsal çöküntüler etkili olmaktadır.
Yaşlılıktaki önemli olaylardan biri de emeklilik ve onun getirdiği sorunlardır. Emeklilik, yıllardır sürdürülen mesleğin bırakılmasının yanı sıra toplumda rol kaybı, ilişkilerin bozulması gibi sorunlarla boşluk duygusuna yol açabilir. Bu boşluk duygusunu gidermek için en uygun yol, özel ilgi alanlarına zaman ayırmaktır. Aile üyeleri, dostları, yeni arkadaşları ile ilgilenmek eski tecrübeleri değerlendirmek yaşlılıkta kişileri yalnızlıktan ve bunalımdan korur.
Yaşlılıkta yalnızlık, eşini kaybetme ve kimsesizlik önemli sorunlardandır. Tek başına yaşlılık, bir hastalık değildir. Ancak, yaşlılıkta hastalık sık görülür ve beraberinde bakım sorunlarını da getirir. Yaşlı bir insan ne kadar sağlıklı olursa olsun her an hastalanabilir. Yaşlı hastalar için en uygun bakım ortamı kalabalık ve sevgi dolu bir ailede, ilgi alanlarını sürdürebilecekleri ve kendilerine ihtiyaç duyulduğunu hissedebilecekleri ortamlardır.
Zekâ ve belleği zayıflayan, hareket yetenekleri yavaşlayan, fiziksel aktiviteleri azalan yaşlılar için en uygun olan hayat tarzı bildiği, tanıdığı hayat tarzının sürdürülmesidir. Uzak şehirdeki bir bakımevine gönderilmek yaşlılar için kötü bir durumdur.
Üretkenliğini sürdüren, ailenin hayata yönelik planlarından uzak tutulmayan, engin tecrübelerinden, bilgilerinden yararlanılan yaşlılar daha mutlu ve sağlıklıdır. İstendiğini, sevildiğini hisseden, yakınları tarafından aranan, hatırı sorulan, konuştukları ilgiyle dinlenen yaşlılar mutlu olurlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder