Aile Bağları
Dostlarımızla sık sık telefonda ya da mail ortamında görüşüyoruz. Beni arayıp da bulamayan yok! Tüm sorulara içtenlikle cevap vermeye çalışırken, çoğu zaman birlikte AKIL TURUNA çıktığımız oluyor!
Dostlarıma da sık sık söylediğim gibi amacım hiçbir ırkı, milleti, dini, mezhebi, grubu, ilişkileri kötülemek, yermek değil! Olmaz, olamaz zaten!
Benim tek derdim, ANADOLU'nun aslında kimler tarafından yönetildiğini anlatmak ve şimdiki mücadeleye ışık tutmak!
Bizden kaçırılan bu!
Bu devletin Türk'üyle, Kürt'üyle, Ermeni'siyle, Laz'ıyla, Boşnak'ıyla, Çerkez'iyle, Musevi'siyle Alevi'siyle, Sünni'siyle büyüyeceğine, genişleyeceğine olan inancım tam!
Büyük devletler IRK temeline dayanmadıkları için büyüktürler!
Tarihimiz de böyledir!
Bu nedenle hiçbir insana tepeden bakma yetkim ve ehliyetim olmadı! Derdim;
yer altına inen, ülkeyi ele geçiren, uluslar arası ağlarla örülen, seçilen ailelerle büyüyen ve bu sınırlar içinde yaşayanları geri iten anlayışla!
Yazılmayan tarihimiz bunlarla dolu!
Kimin kim olduğunu bilen yok!
Kim kimle nasıl bir bağ kurmuş soran yok!
Gücün merkezinde kim var merak eden yok!
Sorun bu!
Sorgulaması gerekenler sorgulamadığı için bu durumdayız! Bunun baş sorumlularından biri de SOL'dur!
Neden mi?
Anlatayım...
Bakın yıllar önce genç ve enerji doluyken İzmir'in sıcak günlerinde HASANAĞA Bahçesi'nde gün boyu top peşinde koşturmuştum...
Akan teri su ile geri aldıktan sonra düşüp bayılıncaya kadar koca çam ağaçları arasındaki mücadelemiz devam ederdi! Eve nasıl gittiğimi bilmediğim günlerdendi! Bizim derdimiz futbol iken, ülke askerlerin süngüsü ile tanışmak üzereydi! 12 Eylül, en kötü yüzünü İzmir'de gösterecekti!
Sağ-sol ve TARİŞ olayları şehri uyutmuyordu! Analar, babalar huzurlu bir gün geçiremiyordu! Her an bomba her an silah sesi duyuluyordu!
İzmir'in yaz sıcağında evlerin pencereleri kapanmaz! Biraz lodos essin diye dualar edilirken mahallede bir hareketlilik başladı!
Yorgunluktan uyuyamıyordum. Eski bir RUM evinde büyüdüğüm için koca pencereyi açıp aşağı sarktım! Erken davrananın, evlerin duvarlarına SLOGAN yazdığı dönemlerdi! Uzun esmer biriyle göz göze geldim. "Yat delikanlı" dedi! Korktum ama dediğini hemen yapmadım.
Gecenin o sessizliğinde fırçalarla evimizin duvarını boyayıp gittiler! Hem de hızla...
Merak uyutmadı! Hemen aşağı inip baktım. Her yaz rahmetli babamın boyadığı duvarda "KAHROLSUN OLİGARŞİ!" yazıyordu!
Hiç duymadığım, bizim oralarda kullanılmayan bir kelimeydi!
Sabah olunca doğru anneme koşup hem olayı haber verdim hem de "OLİGARŞİ NEDİR?" diye sordum. Annem yarı Boşnakça, yarı Arnavutça beni azarladı!
Bilmediği zamanlar böyle yapardı zaten!
Akşam olunca babama da aynı soruyu sordum. Tedbiri elden bırakmazdı.
Düşündü, yazanlar kim olduğundan yola çıkarak "Güçlü insanlar" dedi...
Sadece bizimkiler değil, öğretmenlerimiz de, ağabeylerimiz de, komşularımız da en önemlisi sağcı ve solcu gençler de OLİGARŞİNİN ne olduğunu bilmiyordu!
SOL diye dışarı dökülenler, İNGİLİZ istihbaratı tarafından kullanıldığının farkında değildi! Türkiye'de SOL'un tek bir amacı vardı o da kayıtsız şartsız AMERİKAN düşmanlığıydı!
Her taşın altında Amerikalılar'ı ararken ki bunda haklı olduğumuz yanlar çoktu ama asıl gücü elinde tutan BARONLARI, OLİGARŞİYİ gözden kaçırıyorduk! En hızlı SOL'cu YALI'da yaşarken ağabeylerimiz "Bu iş nasıl oluyor?" diye sormayı beceremiyordu!
Şablonlar, ezberlerle gidiyorduk! Soru sormayı bilmeden büyüyen nesiller, aynı tuzağa her defasında tekrar tekrar düşüyordu!
Çünkü kitapların, gazetelerin, yayın evlerinin, televizyonların, dergilerin, Hollywood'un, paranın, enerjinin, seçilmiş birkaç ailenin elinde olduğunu bilmiyorduk!
Atladığımız alan o kadar büyüktü ki bu nedenle sağlıklı analiz yapamıyorduk!
Yapma ihtimalimiz de yoktu!
Bakın Terim'in gönderilmesiyle ilgili fikirlerimi geniş çerçevede iki kez yazdım... Dünkü yazımda son istasyon Juventus'un patronu olan Agnelli ailesi ve Fiat'tı!
Fiat bizdeki gücü dışarıya taşıyan merkezdi! Çünkü ailenin inanılmaz bir AĞ'ı vardı! Bu da Ankara'dan bakıldığında görülecek bir şey değildi!
Fiat imparatorluğunun başında çok genç bir patron vardı. John Elkann... Bu genç patronun babası Fransız/İtalyan gazeteci yazar Alain Elkann'dı! Baba yazar olsa da büyükanne çok değişik ve etkili bir kadındı! Nine CARLA OVAZZA, ünlü İtalyan banker ailesi Ovazzalar'ın kızıydı! Dayı Ettore Ovazza Mussolini'yi savaşa sokacak kadar güçlüydü! "Yürü paramla, arkanda ben varım!" diyecek kadar kendine güveniyordu!
Alain Elkann'ın babası ise çok renkli biriydi! Jean Paul Elkann, Fransız Musevi'siydi! Moda dünyasının gizli kahramanlarındandı! Christian Dior'da yönetim Kurulu Başkanlığı yapmıştı!
Yani Fiat'ın başına gelen genç patron, sıradan biri değildi! Anne-baba hattını izlediğinizde karşınıza kocaman bir dünya haritası çıkıyordu! Ve bu haritadaki güçlü kişi ve kurumlarla ilişkisi olan TÜRKLER de vardı!
Hep söylediğimi gibi, Türkiye yıllardır böyle kontrol ediliyordu! İtiraz ettiğim de buydu!
Yoksa kimin ne olduğundan bize ne!
Mesela bu John Elkann, Rockefeller ile Rohtschild ailesinin elindeki en büyük banka olan JP. Morgan Chase Bank'ta eğitim görmüştü! Agnelli ailesi bu iki aileyle değişik noktalarda birlikte hareket ediyordu!
Amerika'nın en büyük "emlak hareketinden" biri olan Cushman&Wakefield, Agnelli ve Rockefeller ortaklığıydı!
Anlayacağınız sadece OY kullanmakla ülkede söz sahibi olunmuyor!
Seçtiğiniz kişilerin kimlerle nasıl bir mücadele içinde olduğunu da bilmek zorundasınız!
Şimdi bizim yazdıklarımıza en çok ismi SOL olanlar karşı çıkıyor ve kızıyor!
Oyun böyle işte! Bu yapıya kafa yorup mücadele etmesi gerekenler susuyor, BARONLARIN üstüne gidenlere saldırıyor!
Türkiye böyle bir ülke! DNA'sıyla oynanmış domates gibi!
Kimin gerçekte kim olduğunu bilmek hiç kolay değil!
Bir dostum merakla mesaj atıp "Merkez Bankası, son üç ayda döviz rezervlerinden 9 milyarlık kısmını sattı.
Bu paraya güvenmemeli. Faizin artırılması şart. Merkez Bankası Başkanı BAŞÇI çıkıp konuşacağına işini yapsın!" diyen IMF Türkiye İstasyon Şefi Rachel Van Elkan, Fiat'ın patronu olan gencin nesi oluyor diye sordu!
Şaşırdım!
İçerideki bağlantılarını biliyordum ama, IMF'ye kadar gittiklerini düşünmemiştim!
Tesadüf bu ya!
İster misiniz her gün bizim Merkez Bankası'na saldıran Rachel Hanım, John Elkann'ın Avustralya'dan kuzeni çıksın!
NOT: El, İbranice Tanrı demek. Kan, Khan hepsi Kohen demek. Kohen olmak çok önemli, bambaşka bir ayrıcalıktır.
Tanrı'nın Kohen'i, kutsal din adamı anlamına gelir! Zaten devletin adı da bu nedenle İsraEL'dir!
Yani İsrail kendine "TANRI"der!
Ergün Diler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder